Adalet şeytan üçgeninde kumpas kuranlar!

Yaz döneminde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çok önemli görevler yapmış Albay Ali Türkşen’in, “Kardak’ta Kahraman, Hasdal’da Esir” adlı yapıtını okumuştum.

Ben bitirdiğimde kitap beş baskı yapmıştı.

Çok akıcı bir dil kullanmış Ali Türkşen…

Öyle görünüyor ki, AKP iktidarının zulüm yılları yeni edebiyatçıların doğmasına yol açıyor.

Kendi yaşadıklarını anlatmaya başlayan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davalarında yargılananlar giderek, başka konulara el atarak, ülkenin düşünce iklimini geliştiriyorlar.

AKP’nin ve Cemaat’in ülkeye yaptığı bu hizmet de unutulmayacak kuşkusuz!

*****

Bursa Mustafakemalpaşa doğumlu bir subay Ali Türkşen…

Hemşerimiz yani…

Gerçi kitapta hiç doğduğu yerden söz etmiyor Ali Türkşen…

Sonraki süreçte Ankara, Bandırma ve Gölcük’te yaşamını sürdürdüğü anlaşılıyor.

Albay Türkşen, kitabına Ada Baysal’ın öyküsüyle başlıyor.

Bir görüş günü Hasdal’a giden Küçük Ada Baysal, Babası Deniz Yarbay Ekrem Saltuk Baysal’ın ellerini ellerinin içine koyarak gözyaşları içinde ”Merak etme babacım, seni buradan kurtaracağım” demiş…

Ne bilsin bu çocuğumuz, “AdaletinZekeriya Öz gibi savcıların eliyle tutsak edildiğini…

Taraf, Zaman, Yeni Şafak, Bugün, Star gibi zulüm şakşakçılarının bu tutsaklığı teşvik ettiğini…

AKP iktidarının masumluk karinesine aldırmadan bunlara siyasal destek verdiğini…

Ne bilsin küçük çocuk, adalet şeytan üçgeni (AKP-Cemaat-Tetikçi Medya) içinde babasının cezasının en baştan verildiğini!

*****

Ali Türkşen’in kitabını okursanız göreceksiniz ki, dijital belgelerle Türk Silahlı Kuvvetleri’ni darmadağın etmeye çalışmışlar…

Şeytan üçgeninin kumpasçıları birçok dava uydurarak gerçekleştirmişler bu işleri…

Amirallere suikast demişler, nedense hiçbir Amiral şikayetçi değil!

Kafes, Askeri Casusluk, Birinci Poyrazköy, İkinci Poyrazköy, hepsi bir dizi film gibi diyeceğim ama ne yazık ki bunlar gerçek ve bizim askerlerimize yaşatılan alçaklıklar…

Vallahi ve de billahi bunları okuyunca, PKK’nın daha insaflı davranabileceğini düşünmedim değil!

*****

Doğrusu kitabı okuyunca bir Türk vatandaşı olarak utandım.

Kendi ordusuna kumpas kuran bir polis ve yargı olabilir mi?

Kitap boyunca, sürekli bir arama-tarama faaliyetleri anlatılıyor.

Şu gün geldiler, şuraları aradılar, sonra gittiler, bir kez daha geldiler.

Olmadı iki gün sonra başka aletlerle gelip arama yaptılar.

Buzdolabının arkasında CD buldular, masanın yan gözünden kağıtlar çıkardılar.

Döşemenin altına belgeler buldular.

Sürekli bir ihbar furyası ve sürekli bir arama faaliyetleri…

Ben okurken yoruldum vallahi!

****

AKP’nin ve Cemaatin birlikte kurdukları kumpasla cezaevlerine birçok subay, general, amiral, bilim adamı, gazeteci dolduruldu.

Ancak görüldü ki, onların cezaevine girmesi ülkeyi demokratikleştirmedi.

Tam tersine, yeni vesayet sistemlerinin ortaya çıkmasına yol açtı.

Cemaat kendi paralel devletini dayatmaya çalışırken, AKP de “Milli Görüş” çizgisinde yeni bir vesayet sistemi oluşturdu.

*****

Ancak tarih göstermiştir ki, zulüm hiçbir zaman yapanın yanına kalmaz!

Hiç şüphem yok, adalet şeytan üçgeni kumpasını kuranlar bir gün gelecek gerçek adalet önünde hesap verecek!
Şafak söktü, o gün yakındır!

KREDİ KARTIYLA BENZİN ALIP SAVAŞA GİDEN KAHRAMAN

Anımsanacaktır, 1996 yılında Yunanistan’la aramızda Kardak kayalıkları nedeniyle büyük bir kriz çıkmıştı.

O dönemde, Türk ordusunun en önemli birimlerinden biri olan SAT (Su Altı Taarruz) komanda üsteğmeni olan Ali Türkşen, aynı davada yargılandıkları Ercan Kireçtepe ile birlikte Kardak Kayalıkları’na bayrak dikmek üzere Gölcük’ten yola çıkarlar.

Yolda benzinleri tükenir, kendi kredi kartlarıyla benzin alarak yol devam ederler.

İşte kendi kredi kartlarıyla benzin alıp Yunan askerinin karşısına ölüme doğru giden bu kahramanlara reva görülen muamele esirlik ve tutsaklık olur!

****

Bu yazının dipnotu: Bu yazı 02-01-2014 tarihinde Yeni Dönem gazetesinde yayınlandı. Birileri FETÖ ile aynı menzile yürürken Yüksel Baysal yine durduğu yerdeydi. Dün AKP’nin Zekeriya Öz eliyle yürüttüğü operasyon bugün bir başka savcı eliyle İstanbul’da yürütülüyor. Biz yine aynı yerde, demokrasi nöbetindeyiz. Kumpasçılar, yalandan beslenenler, yalanla besleyenler de aynı yerde…