Adalet?

Cenab-ı Allah’ın yaratması, olmayanı önce var edip sonra Kendisi dışında olan bir mekâna çıkartması değildir. Yaratılma, olanın yaratan Allah tarafından bulunduğu yerde bilinir, görülür, işitilir, sevilir, muhabbet edilir hale getirilmesidir. Bizim algılarımız üzerinden baktığımızda önce zaman sonra mekân daha sonra da yer, gökyüzü ve arasındakiler bilinir hale getirilmiştir ki bu da cemadat, nebadat ve mahlûkat olmaktadır. Daha sonra Allah insanı, bilinçli, irade sahibi, akıllı, öğrenen ve gelişen, sorgulayan, yorumlayan, sevip zikreden özellikleriyle yaratıp, kendisi ve âlemde tasarruf etme yetisi vermiştir. Bunu algılamaya çalışalım!

Allah insana, insanı yaratma gayesi sebebiyle hür iradesiyle yaratılmışlıkta tasarruf etme hakkı verirken, insandan adil olmasını istemiştir çünkü adalet, varlığın düzenini ve devamlılığını sağlayan sistemin kalbidir. Nasıl ki kalp çalışmazsa insan yaşayamaz, aynıyla adaletin devre dışı kaldığı kişi, aile, toplum, şehirler, devletler ve dünya da varlığını devam ettiremeyeceği için yok olmaya mahkûmdurlar. Adalet, meziyet değil insan olan herkes için kalp atışı, nefes almak, yiyip içmek gibi mecburidir.

Nedir adalet?

Adalet, her koşul ve durumda herkesin hak ettiğini ne eksik ne fazla alabilmesi olup özgürlüğün de temelidir. Nasıl ki özgürlük her istediğini umursamazca kendimiz dışındakilere zarar verecek şekilde yapabilmek olmayıp istemediğimiz bir şeyi korkmadan, güven içinde yapmamaktır, adalette aynen böyle olup kimseye bir şeyi zorla dayatmamak hem kendimiz hem de herkes için en iyi olanı yerine getirmektir. Bu sebeple eşitlik ile adalet aynı şey değildir çünkü eşitlik hak edilene göre eksik ya da fazla olabildiğinde rahmet olmaktan çıkıp zahmete dönüşebilir ama adalet zahmetin engellenmesini de içerdiğinden sırf rahmet üzerine bulunma halidir.

İnsanların adil olması kendi çıkarları peşinde kendisine hak gördüğünü elde etmek için zalim olması değilken, verilen kararların menfaatler üzerine verilmesi de değildir çünkü adaletin dayanağı kişilerin şahsi duygu, düşünce ve istekleri değildir. Adaletin kaynağı, insana tasarruf hakkı verirken “Adil ol” diyen ilahî sistemin sahibi yaratıcı Allah’tır. Bunun için adalet, kişilere, konumlara, mevki ve makama, bizim ideolojiden bizim adamımız olup olmamaya, paraya, mal ve mülke, şan ve şöhrete göre değişkenlik içeriyorsa orada adalet durmuştur. Suça değil suçu işleyene bakılmaya başlamışsa adalet ölmüştür. Adalete güvenin olmadığı durumlarda halkın ve mazlumun yaşadığı mağduriyet ölen adaletin kılınan cenaze namazıdır.

Adalet sadece ülkenin yargı sistemi için geçerli olan durum değildir.

Adalet her insan için her konuda hak olanı gözetme durumudur. Kendisi için adil olmayanın eylem ve söylemlerinin adil olması da düşünülemez. İnsanın kendisine adil olması nedir?

İnsan, kendisini geliştiren varlık olduğundan, önce talep ettiği şeye kendisini layık hâle getirmelidir. Layık olmadığında hak iddiasında bulunmak adaletsizliktir çünkü bizi zalim yapar.