CHP’yi etkisizleştirme operasyonları sürüyor

Bu yazıyı Bursa’nın CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in Ak Parti’ye katılacağı iddiaları üzerine yazmaya karar verdim. Birkaç gün Ak Parti ve CHP kulislerini yokladım, ismi bende mahfuz yetkililerle görüştüm, CHP’liler Bozbey’in “bunlara gülüp geçiyorum, benim amacım hizmet etmek” resmi beyanını tekrar etmekle beraber ağız dolusu hayır öyle bir şey olamaz, bizim başkan böyle bir şey yapmaz diyemediler. Ak Partililer de böyle bir şey olursa birçok insan Ak Parti’den soğur demekle beraber kesin bir dille olmaz diyemediler. Nasıl desinler ki son zamanlarda siyaset sahnesinde nice olmaz denilen şeyler bal gibi de olmuş ve oluyorken. Bana göre de böyle bir ihtimal var ve her an, özellikle 15 Eylül 2025 tarihinden sonra Mustafa Bozbey Ak Parti’ye geçebilir.

Neden 15 Eylülden sonra?

O sorunun cevabı da dün geldi, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik mahkeme kararıyla görevden alındı ve yerine Gürsel Tekin kayyım olarak atandı. Bu gelişmenin ardından 15 Eylül 2025 tarihindeki mutlak butlan davasında da Özgür Özel’in CHP Genel Başkanlığından alınarak yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun kayyım olarak atanacağı neredeyse kesinleşmiş durumda. Başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere CHP’li Adana, Antalya Büyükşehir belediye başkanları yanı sıra birçok ilçe belediye başkanı ve belediye bürokratı tutuklandı. O kadar ki tutuklamalar başkan şoförlerine kadar uzandı. Operasyonlar dalga dalga devam etti ve bir ara yaz tatiline girer gibi oldu. Bu arada CHP’nin çözüm süreci komisyonuna dâhil olması ve son zamanlarda Türkiye siyasetine yön veren Devlet Bahçeli’ye yanaşma çabaları CHP’ye dönük yargısal etkisizleştirme harekâtının sona ereceği gibi iyimser yorumlara yol açtı. Ancak dün verilen kayyım kararıyla gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı ki; Türk Siyasi hayatında devlet hükümet işbirliği ile CHP etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor.

Etkisizleştirme ilginç bir kavram, daha ziyade teröristlere karşı yapılan operasyonlarda doğrudan öldürüldü denilmiyor da etkisiz hale getirildi deniyor. Olayımızda da CHP öldürülmeyecek belki ama tutuklamalar, yargılanma tehdidi ile parti değiştirmeye daha doğrusu iktidar safına geçmeye zorlanmalar, kayyımlar yoluyla parti çökertilecek, bir nevi işgal ve ilhak edilecek ve sonuçta etkisiz hale getirilecek. Yani bugün Erdoğan’a, yarınlarda da devletin uygun gördüğü lider adayına rakip olamayacak hale getirilecek. Bunu başarabilirler mi, şimdiye kadar başardıklarına bakarak rahatlıkla cevap verebiliriz ki evet maalesef başarabilirler.

Nasıl başarıyor ve nasıl bun u da başarabilirler? Çünkü bir zamanlar çok meşhur olan bir tabirle bir üst akıl çalışmaya devam ediyor, bölünecek, parçalanacak olan sadece CHP olsa CHP seçmeni dışında kimsenin umurunda olmazdı, o partiye gönül verenler nasıl olsa yeni bir parti kurup yoluna devam eder diye düşünebilirdik. Ama anlaşılıyor ki öyle değil; geçen Ekim ayında Bahçeli’nin başlattığı süreç, Suriye’de Esat rejiminin devrilip yerine eskiden terörist Colani denilen adamın Ahmet Şara’ya dönüştürülerek Suriye Devlet Başkanı yapılması, İsrail’in İran’a saldırması ve saldırmaya devam edeceğini ilan etmesi, Amerika’nın Zenge Zur koridorunu ele geçirmesi bölgemizdeki olağanüstü gelişmelerin, bu defa Türkiye’yi teğet geçmeyeceğine işaret ediyor. Buna Türkiye’nin sürekli savunma sanayi yatırımlarına vurgu yapmasını, hava sahasını koruyacak çelik kubbe projesini ve 81 ile TOKİ’nin inşa edeceği sığınak projelerini de ilave edebiliriz. İsrailli yetkililer bölgedeki güçlü ulus devlet yapılarının İsrail için bir tehdit oluşturduğunu açıkça deklare ediyorlar. Bölgede yaralı Aslan durumundaki İran ve susturulup teslim alınmış Mısır’dan sonra güçlü devlet kim kaldı geriye, Türkiye. Öyleyse Türkiye’de bölünmeli ki İsrail rahat bir nefes alsın. İşte bu nedenle aşağı yukarı üç yıldır Türkiye bir Ortadoğu ilkesine dönüştürülmeye çalışılıyor diyen ve bunu son zamanlarda Lübnanlaşma diye niteleyerek daha somut halde ifade eden Levent Gültekin ve onun gibi düşünenlere kulak vermekte yarar var.

Bu kısa girizgâh dahi basiretli gözle bakan herkese CHP’nin niçin etkisiz hale getirilmek istendiğini göstermeye yeter. Biliyorum şimdi bazı okurlar CHP’yi gözümde çok büyüttüğümü, yücelttiğimi, CHP’nin bölünmesi ile Türkiye’nin bölünmesinin hiçbir lakasının olmadığını ve olamayacağını söyleyecekler. Ama takım tutar gibi davranmayıp, CHP’nin geçmiş kusur ve günahlarının etkisinde kalmadan soğukkanlı bir şekilde düşündüklerinde CHP’nin bir partiden öte Türkiye’nin belli başlı kurucu kurumlarından biri olduğunu ve başkanlık sistemine geçişten sonra çökertilen nice devlet kurumlarının sonuncusu yapılmak istendiğini görürler.

CHP bugün de yönetsel ve zihinler bir sürü hastalıkla maluldür. Bu yüzden seçmene bir türlü güven gelmemiş, ülkeyi yönetme görevi kendisine teslim edilmemiştir. Dahası CHP’nin hala muhalifliğin konfor alanından feragat ederek iktidar sorumluluğunu üstlenmeyi isteyip istemediği de ciddi bir soru olarak ortadadır. Daha dün Özgür Özel’in yaptığı açıklamaya bakar mısınız; Erdoğan’a “2 Kasım 2025 tarihinde erken seçim yap, Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olmasın, ben de CHP genel başkanlığından istifa edeyim” diyor. Bir CHP de kapatılsın demediği kaldı onu da zaten iktidar akıl edecektir herhalde!

Bu yazının önceki yazılarımın aksine epey karamsar olduğunu kabul ediyorum ama gördüğüm çıplak gerçekler bunlar ve biz bunlarla yüzleşmek ve baş etmek zorundayız. Tabi burada en önemli görev yönetimi, üyesi, seçmeni, gönüllüsü ile CHP’ye düşüyor, ne yapıp edip etkisiz hale getirilmekten kurtulmaları gerekiyor. Zor biliyorum ama mademki biz Türkiye’nin kurucusuyuz iddiasındalar, o halde ülkenin geldiği bu zor durumda kurucu biziz, koruyucu da biziz diyebilmeleri gerekiyor. Bizim elimizden olaylara ayna tutmaktan başka bir şey gelmiyor maalesef.

Bu yazının dipnotu:

Mustafa Bozbey Ak Parti’ye Kılıçdaroğlu’nun kayyım olarak atanmasından sonra geçerse “ben zaten Kemal Kılıçdaroğlu ile siyaset yapıyorum, önemli olan halka hizmettir, partilerin adının ne önemi var, hem baksanıza Ak Parti’ye geçen sadece ben miyim” şeklinde mazeret cümleleri kurabilir mi? Kurabilir. Buna ilave olarak iktidarın yargı baskısı karşısında adam hapse gitmek yerine Ak Parti’ye gitmek zorunda kaldı diye kendisini mazur görenler de olabilir mi? Olabilir. Ama bu artık Mustafa Bozbey’in siyaseten etkisiz hale getirilmesi olur.

Ben Ak Parti’nin CHP’den yaptığı transferleri eskiden üç büyüklerin Anadolu takımlarında parlayan yıldız futbolcuları alıp yedek kulübesinde çürütmelerine benzetiyorum. Maksat oynatmak değil, oynatmamak. Maksat Anadolu kulüpleri yükselmesin. Paranın, iktidarın gücü hep güçlüden yana çalışsın. Güce ortak karışmasın.