Halk?

Bir ülkede yaşayan, kendisi, ailesi ve devleti için çalışan, devletinden hizmet gören, devletin tüm kurumlarına saygı duyup güvenen, geleneği, kültürü olan, öğrenim imkânları sağlanan ama eğitimi ailede yapan, karşılıklı sevgi, saygı, merhamet, yardım üzerine yaşayan, bağımsız, özgür birey ve toplum olarak tanımlanandır halk.

Halk, devletin aslı, olmazsa olmazı, varlığıyla var edendir. Halk varsa devlet vardır ve devlet, kurumları üzerinden halka hizmetkârdır yani devlet kurumları ve siyasiler var diye halk vardır demek en kısa tabirle körlüktür. Tüm bu kurumlar ve kişiler, halk namına, halk var diye, halka dürüstçe, adilce hizmet etsin diye vardırlar.

Halkın, kendisini ve devlet kurumlarını yönetsin diye vekil tayin ettiği kişiler, devletin kurumlarında hizmet eden görevliler, halkın beklentisine doğru cevap vermeleri için o göreve getirilenlerdir ve halkın beklentisi, güven sağlama, adaleti tesis etme, vergi düzeni, eğitimin gelişimi ve yaşamsallığın sürdürülebilmesi, iş imkanları oluşturulması, toplumun, kültürünün, inançlarının ve özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesidir. Devlet belli bir zengin azınlık için değil halk için yönetilmelidir çünkü halk ve devlet ayrılmaz bütünlüktür!

Halkın çalışması, devlet ağırlığını omuzlarında taşıması, kendisini, evladını, kardeşini bu uğurda şehit vermesi, her zorluğa devlet adına sabretmesi, halkın görevini yerine getirmesidir. Tüm bunların karşısında devleti ve kendisi için hizmetlerin adilce yapılmasını beklemek hakkı değil midir?

Günümüzde, sanat adına, özgürlük adına, medeniyet adına yapılanlar, halkın inancına, kültürüne aykırı, asla kabul görmeyecek şekilde olmaya başladı. Sinir uçlarına dokunmanın ötesinde sinir uçlarını kesip halkın sabrını taşırmaya yönelik bireysel ve grupsal eylemler ne devlet kurumlarından ne de halk tarafından karşılık görmedikçe ısrarla uygulanmaktadır. Devlet kurumlarının halkın hem bedensel hem ruhsal sağlığı ve böylece devletin varlığını koruma adına bu tip eylemler karşısında sessiz ve müdahalesiz kalıyor görünmesi halk tarafından algılandığı şekliyle, devlet kurumlarındaki görevlilerin aslî görevlerini, cehalet ya da daha kötüsü bilinçli olarak yerine getirmeyişi de halka eziyet gelmektedir?

Toplumda, devlet düşmanı zavallı kuklaların yaptıkları ve özellikle birey olmayı becerememiş, insanlığını âtıl vaziyete düşürmüşlerin beceriksizliği ve saygısızlığı sonucu, halka gösterdikleri düşmanlık, müdahaleyi gerektirmiyor mu?

Çaresizlik, arkasında sonuçlarının kabullenildiği kararlar aldırır ve bu kararlar devreye girer de durum çığ gibi büyür çünkü, kişisel ve ailevî güven duygusu, toplumsal saygıyla birlikte ortadan kalkmış hissi oluşmaktadır.

Devlet aklı farklı halkın aklı farklı çalışır elbet ve halktan daha çok sabreder devlet lakin halk olarak gerekli müdahalenin yapıldığının görülmesi de güven duygusunu tazeleyecektir. Her şey halka açıklanmaz ama halkın anlayacağı şekilde gerekli açıklamalar huzur için çok önemlidir.

Biz kâdim bir Türk devleti olarak halk ile devlet el ele güçlü ve bağımsız bir şekilde özünü koruyarak ilerleyebilen milletiz.