İran-İsrail savaşından haftalık Z raporu

İsrail'in İran'a saldırısının üzerinden tam bir hafta geçti. Aralarında karasal sınırı olmayan iki ülkenin savaşı mecburen havadan olacaktı, öyle de oluyor. İran'ın savaş uçaklarının olmaması ya da 46.yılına varan ambargolardan dolayı demode olması nedeniyle de İran'ın karşı saldırıları mecburen füzeler üzerinden yapılıyor.

Savaşın ilk anları ve 1. gün İsrail'in çok açık bir üstünlüğü ile geçti. Radara yakalanmadan ve rejim değişikliğinden sonra fiilen İsrail kontrolüne giren Suriye hava sahasını kullanarak yakıt ikmali yapan 200 F35 İsrail uçağı İran hedeflerini çok etkili bir şekilde vurdu. Adeta davul zurnayla ilan edilen savaşta her nasılsa gafil avlanan İran'lı üst düzey 10 komutan öldürüldü. Anlaşılan İsrail bütün savaş planını tek ve sarsıcı bir darbeyle İran rejimini çökertmek ve İran'da kendi uydu rejimini inşa etmek üzerine yapmıştı.

Ama öyle olmadı, İran hemen toparlandı, öldürülen komutanların yerine yenileri atandı, elektronik karartma ile etkisiz hale getirilen hava savunma sistemleri tekrar devreye alındı ve hemen ertesi gün füzelerle karşı saldırıya geçildi. 2000 Km'den atılan İran'ın hipersonik füzeleri İsrail'in efsanevi demir kubbesini kevgire çevirerek İsrail'de büyük yıkıma, can kaybına ve yaralanmalara yol açtı. Yazının kaleme alındığı saatlerde savaş sahasındaki durumun özeti buydu.

Savaşın seyrini herkes TV'lerden veya cep telefonlarından an be an aksiyon filmi seyreder gibi ediyor zaten, bunun üzerinde çok durmadan geçmek istiyorum zira durum her an değişebiliyor. Çok detaya inip savaşı skorel bir maç hafifliğine indirgemenin bir anlamı yok. O yüzden herkesin merak ettiği sorulara odaklanıp cevapları birlikte aramakta yarar var.

Soru 1 : Bu işin sonu ne olur , kim kazanır, İsrail mi, İran mı?

Cevap : Şimdiden kestirmek zor ama bu savaş uzar, Amerika ve Avrupa Devletleri İsrail'in yanında savaşa fiilen katılmazsa İsrail'i büyük bir hezimet bekliyor demektir. Çünkü İran Rejiminin kötü yönetimi ve yarım asra yaklaşan ekonomik ambargolar nedeniyle İran askeri ve ekonomik açıdan epey zayıflamış olsa da nüfusu 90 milyon, çok büyük bir coğrafyaya sahip, en önemlisi de köklü bir devlet geleneği var. İsrail ise daha dün denecek bir zaman diliminde, 1948'de, kendisine peşkeş çekilmiş, işgal edilmiş topraklar üzerine kurulmuş. Ne kadar üstün teknolojisi, zenginliği, hamisi, abisi olsa da İran'la boy ölçüşemez. Çünkü İsrail en ve boy olarak iki boyutlu bir devletçik resmidir, devlet değil. Devlet olmak için tarihi, ahlaki, akli ve sosyokültürel bir derinlik de gerekir, bu İran'da var, İran her şeye rağmen bu yönüyle bir devlettir. O yüzden uzun vadede bu savaşı başkalarının kâğıt üzerine, kan ve gözyaşıyla çizdiği İsrail resmi değil, binlerce yıldır o coğrafyada sahici bir devlet olarak var olan İran kazanır. İsrail'in hiç bir zaman haydutluktan vazgeçmeyip her geçen gün zulmünü artırması nedeniyle bu benim için hem bir tahmin hem de temennidir.

Soru 2 : Peki Amerika ve peşinden de Avrupa İsrail'in yanında savaşa girer mi, girerse ne olur?

Cevap : Bu soruya cevabımız akılları varsa girmezler olur kestirmeden. Ama peşinden de hemen diğer soru gelir kaçınılmaz olarak, peki bu devletlerin akılları var mı? Amerika'nın başındaki Trump'ın aklının ne kadar yerinde olduğu oldukça tartışmalı, diğer Avrupa ülkelerinin de başı yok ki akılları olsun. Yani bu durumda Amerika ve Avrupa savaşa girmez diyemiyoruz, girebilirler. Girerlerse ne olur? Rahmetli dedemin kehaneti gerçek olur. Rahmetli hep 3.Dünya Savaşının çıkmasının yakın olduğunu ve bu savaşın da çok küçük bir ülkeden çıkacağını söylerdi, yaklaşık tarih vermek için de ben 1980 sonrasına karışmam derdi. Davut Dedem 1986 yılında vefat etti, 1980'den sonra kalan ömrünü de hastalıklarla geçirdi, yani gerçekten de bir şeye karışamadı. Şaka bir yana Amerika ve saz ekibinin İsrail'in yanında savaşa girmesi, dünyanın dengeleri açısından bakıldığında Rusya ve Çin'in de, peşinden diğer ülkelerinin de meşrebine, daha doğrusu çıkarına göre taraflardan birinin yanında ya da karşısında savaşa girmesi anlamına gelir, yani 3. Dünya Savaşı fiilen başlamış olur. Şimdilik bu ihtimali zayıf görüyorum, ülkemiz, bölgemiz ve dünyamız açısından korkunç can ve mal kaybına, büyük yıkımlara yol açacağından bu savaşın çıkmaması elbette aynı zamanda tahminin ötesinde bir temennidir.

Soru 3 : İsrail'in savaş bahanesi olarak ileri sürdüğü İran'ın nükleer silah elde etme çalışmaları ve yan fayda olarak ileri sürdüğü molla rejiminin yıkılması ve İran'a Batı usulü bir demokrasi gelmesi açısından sonu ne olur?

Cevap : Bir haftalık sonuca bakılırsa İsrail açısından bu iki amaç da gerçekleştirilememiştir. Uzmanların söylediklerine bakılırsa belki bir kaç aylık bir gecikmeye yol açabilir bu saldırılarda tesislere verilen hasar ama nükleer çalışmaları durduramaz. Zira tesislerin beyni ve asıl önemli merkezleri İsrail'in bombalarının erişemeyeceği derinlikte. Bırakın İsrail'i Amerika'nın dahi vurabileceği şüpheli bir korunağa sahip İran'ın nükleer tesisleri. Yani İran nükleer silah yapmak isterse yapar, bunu böyle bir savaşla durdurmak mümkün değil. İsrail'le birlikte 9 ülkede bulunan nükleer silahın İran'da neden bulunmaması gerektiğine, İsrail'in ve Amerika'nın haklı bir cevabı yok. Nükleer silahların caydırıcı olduğu ve dünya savaşını daha çıkmadan bu caydırıcılıkla önlediği tezi açısından bakıldığında da belki de İran'da bulunması bütün dünya devletlerinin çıkarınadır. Böylece bugün İsrail yarın aklına estiğinde Amerika veya başka bir devlet İran'a bu kadar kolay saldıramaz.

Rejim de bütün üst düzey askeri ve akademik kayıplarına rağmen sapasağlam ayakta duruyor. İran halkının önemli bir kısmı mevcut molla rejimine karşı olsa da İsrail ve Amerika'nın saldırıları karşısında şimdilik muhalefetlerini askıya alıp ülkelerinin yanında yer alıyorlar. Yani öldürmeyen güçlendirir kaidesince rejim savaştan öncekinden daha sağlam bir şekilde yoluna devam ediyor. Hele hele bu savaştan dersler çıkarıp halk üzerindeki baskıları kaldırıp rahat bir nefes almasını sağlarsa-ki İran'da bu devlet aklının olması gerekir- rejim kaldığı yerden yoluna devam eder.

Batı usulü demokrasi demek batının sömürüsü demektir, artık kimse bu zokayı yutmaz. Batı aklı gerçekte kendisinden başkasının, yani ötekilerin insan olduğuna henüz ikna olmadığından demokrasi, insan hakları ve özgürlük gibi değerleri evrim aşamasında gördüğü bu insanımsı varlıklara layık görmüyor. Bu açıkça anlaşıldı, aslolan adaletli, hakkaniyetli, ahlaklı yönetimdir ve bunu da her ülke kendi özgün şartları içinde sağlayabilir. Kaldı ki demokrasinin savaş uçakları ve tonlarca bombayla götürülemediği hemen yanı başımızda, Irak'ta, daha dün, 2003'te görüldü.

Kısaca İsrail ve Amerika açısından İran Savaşı bugün için fiyaskodur, inşallah günün sonunda daha beter olurlar.

İran İsrail savaşının Türkiye'ye yansımalarını da yeni yazımızda ele alalım inşallah.