Kubilay’ın başını kesen zihniyet

“Hani bir vakitler Kubilay’ı kestiler,
Çün buyurdun kenseleri astılar.
Sen uyudun, asanlar dirildi…”

Ve Attila İlhan, “Mustafa’m, Mustafa Kemal’im” diye haykırarak tarihe not düşmüştü. O dizeler yalnızca bir ağıt değil, bir uyarıydı. Çünkü Kubilay’ı kesen eller susturulmuş olabilir; fakat o elleri yönlendiren zihniyet hiçbir zaman ortadan kalkmadı.

Kubilay’ı kesenler; sahiplerinin sesi, emperyalizmin şubesi, omurgasızlığın ürünü, ihanetin kıblesi, din sömürüsünü meslek edinmiş esrarkeşlerdi. Ancak asıl mesele birkaç gözü dönmüş figür değildi. Asıl mesele, bu topraklara ihanet tohumunu atanların, o tohumların pıtrak otu gibi her yerden fışkıracağını hesaplayamamasıydı.
Tek dişi kalmış kapitalizmin ağababaları da bilmiyordu: İhaneti madalya gibi boynunda taşıyanların, menfaat uğruna her şeyi yapabilecek kadar düşkünleşeceğini…

Oysa Kubilay’ın başını kesenler, gerçekte Cumhuriyet’in başını kesmek üzere yola çıkmışlardı. Çünkü ipleri ellerinde tutan, kucaklarına oturdukları efendileri öyle buyurmuştu.

Bu yüzden mesele hiçbir zaman “din elden gidiyor” meselesi olmadı. Mesele, karanlığın aydınlığa galip gelme arzusuydu. Mesele, sömürünün özgürlüğü boğmak istemesiydi. Mesele, vatanı satmanın yurtseverliği diz çöktürme çabasıydı. Mesele, tek dişi kalmış emperyalizmin bağımsız Türkiye’yi yeniden bağımlı kılma planıydı.
Kurtuluş Mücadelesi, Kubilay’ın başı kör bir testereyle kesilsin diye verilmedi. Kınalı kuzular, Cumhuriyet yıkılsın ve “din elden gidiyor” yalanı bayraklaştırılsın diye yarım somun ekmekle, bir tas üzüm hoşafıyla şehadete yürümedi.

Bıyıkları ayazda buz keserken “vatan” diyenler; yarınlarını, Atatürk devrimlerini yıkmaya yemin etmiş vatansızlara teslim etmek için feda etmedi. Kubilay, vatanın bağrına dayanan hançeri indiren eldir. Kubilay, Cumhuriyet’i elde ne varsa onunla koruma iradesinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Kubilay, Atatürk devriminin sönmeyen meşalesi, batmayan güneşidir.

Kavga bellidir.

Ya Mustafa Kemal’in öğretmeni Kubilay gibi vatan mücadelesini asla bırakmayacaksın ya da Derviş Mehmet misali vatansızlaşarak ihanet tohumları saçmaya devam edeceksin.

Bu ülkede tarafsızlık yoktur.

Ya Cumhuriyet’ten yanasındır ya da onun cellatlarının safında.