MHP, ideolojik ve politik olarak benim uzağımdaki bir siyasal yapı…
İlk gençliğimde, yani 12 Eylül öncesinde MHP, milliyetçi tezleri savunurken, biz anti-emperyalizm üzerine yükselen yurtseverliği esas alan bir düşünce hattı izledik.
Onlar, ABD telkiniyle Sovyetler Birliği’ni baş düşman olarak görürken, biz Amerikan Emperyalizminin ülkenin kaynaklarını sömürdüğünü ileri sürdük.
Onlar Kürtlere ‘Dağ Türkleri, Kart kurt” derken, biz kimlikleri üzerinden de ezilen halk olduğunu söyledik.
Ancak gelinen noktada tarih ve talih bizi MHP ile aynı noktada buluşturdu.
Gerçi 12 Eylül’de zindanlarda birlikte olmuştuk ama şimdi politik olarak da en azından bu temel konuda yan yana durmaya başladık.
****
Şunu özellikle belirtmek isterim, Milliyetçi Hareket Partisi, kendi duruşunu ve tezlerini inkar etmeden, kan kusup kızılcık şerbeti içerek bir sürecin öncü rolünü oynamaya karar verdiğinde hepimiz şaşırdık.
Türk milliyetçilerinin lideri Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan üzerinden bir süreç yönetimi için çağrı yaptığında şoke olduk.
Ancak gelinen noktada, sorunlar olsa da sürece ilişkin kaygılar, tereddütler devam etse de PKK’nın kendini feshetmesi, kısmen silah bırakması, gönülsüz de olsa çözüme rıza göstermesi Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bir gelişme değil mi?
Gönülsüz çünkü, Abdullah Öcalan’ın “Federasyon, özerlik hatta kültüralist taleplerden vazgeçtik” sözleri Kürtlerin bir kısmında “Bunca insan niçin öldü? Ne elde ettik?” sorularına yol açtı.
****
Türk tarafından gelen eleştirileri de anlıyorum.
CHP’yi PKK ile yan yana getirenler AKP ile MHP yöneticileriydi. İYİ Parti, CHP ile ittifak yaptığı için çarmıha geriliyordu. Propaganda için alana çıkan ülkücülüğünden şüphe edilmeyecek Selçuk Türkoğlu, Hasan Toktaş, Dr. Mehmet Hasanoğlu, Yüksel Yılmaz gibi isimler bile linç ediliyordu.
Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’na taş atanların MHP’nin çözüm sürecine ilişkin toplantısına neden ses çıkarmadıklarını anlamakta zorlanıyorum.
****
Bu eleştirilerin haklı yanları olmakla birlikte bir silahlı örgütün çözülmesi, silah bırakarak sivil yaşama dönmesi için MHP, Genel Sekreter İsmet Büyükataman’ın Bursa’dan seslendirdiği gibi sadece elini değil gövdesini taşın altına soktu.
Bu ancak abdestinden şüphesi olmayanların gerçekleştirebileceği bir işti.
MHP ve Lideri Bahçeli de bunu yaptı.
Biliniyor ki, bölünmez bütünlük, üniter devlet, Türk devletinin kırmızı çizgilerinin silinmemesi MHP’nin olmazsa olmazlarındandır.
****
Nitekim, Bursa’dan çıkarak ulusal bir marka haline gelmiş olan MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman yanına bir diğer Bursa Milletvekili Fevzi Zırhlıoğlu, MHP Bursa İl Başkanı Muhammet Tekin, Ülkü Ocakları Başkanı Nurtaç Usta ile Türk Hukuk Enstitüsü Bursa Şube Başkanı Kaan Saat, Kamu-Sen İl Temsilcisi İbrahim Bulut’u da alarak düzenlendiği basın toplantısında duruşların net bir şekilde ortaya koydu.
Genel Sekreter Büyükataman’ın şu sözleri MHP’nin tavrında ve söyleminde bir değişiklik olmadığını göstermiyor mu?
“Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerleriyle Türk milletinin birliğini, dirliğini ve dayanışma azmini kıracak hiçbir dayatma veya teklifin geçerliliği yoktur. Anayasal Vatandaşlık ezberiyle Türklüğü etnik yapıya indirgeyerek anayasadan tasfiye emeli olmayacak duaya âmin demekten farksızdır. Anayasanın 66. Maddesiyle ilgili polemik yapmak, zemin yoklamak, kara propagandaya girişmek abesle iştigaldir ve sonu da hüsrandır. Milletimizin adı Türk milletidir. Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Terörsüz Türkiye hedefimiz bu ebedi bütünlüğü korumak ve yeni yüzyılda bütün yönleriyle güvenceye kavuşturmaktır.”
****“
Toplantıda iki soru yönelttim İsmet Büyükataman’a…
Anadilde eğitim talebine ilişkin görüşleri ile Abdullah Öcalan’a özgürlük konusunu sordum.
Anadilde eğitimin olmayacağını net bir şekilde ifade ederek, “Devletin dili ortaktır. O da Türkçedir” dedi. Ancak Abdullah Öcalan’a özgürlük veya PKK’ya af konusundaki soruya yanıt vermedi.
MHP’li Büyükataman’ın konuşmasının arasında “Bir al-ver pazarlığı yapılmadığı” vurgusunu yaptığını da kaydetmiş olayım.
****
Orada da ifade etmeye çalıştım, etnik-bölücü terör bitecekse, PKK’nın emperyalist güçlerin, saldırgan Türk milliyetçisi odakların tahrip edemediği kardeşliğimiz güçlenerek devam edecekse, bazı adımların atılmasının sakıncasının olmaması lazım.
PKK’lıların affedilmesinin, dağdan inip düz ovada siyaset yapmasının, Abdullah Öcalan’ın İmralı’da özgürce hareket etmesinin bu devlet ve de bu millet açısından ne zararı var Allah aşkına?
İYİ Parti’nin, Zafer’in, Anahtar Parti’nin “Yakarız, yok ederiz, kökünü kazırız dışında” bizim bilmediğimiz bir çözümü varsa, söylesin!
Bu partilerin popülizmle, halkın duygularının kışkırtılmasıyla yol almak yerine ekonomik-politik sorunlara çözüm araması daha doğru ve kalıcı yol olmaz mı?
****
Bu yazının dipnotu: Genel Sekreter İsmet Büyükataman, süreçle ilgili İYİ Parti’ye eleştiri yaparken, CHP’yi pas geçmedi. CHP’nin sürecin içinde olduğu ve desteklediğini bildiği halde sanırım genlerine işleyen CHP karşıtlığı üzerinden kendi konumlarını tahkim etmek istediler bir milyonuncu kez daha…
OSMAN ÇELİK'E GEÇMİŞ OLSUN
Soğuk algınlığı ve zatürre teşhisiyle Çekirge Devlet Hastanesi'nde yatan, eski bakanlarımızdan, Artvin Milletvekili Faruk Çelik'in ağabeyi Osman Çelik'e geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Çelik'in durumunun iyi olduğunu, Çekirge Devlet Hastanesi'nde tedavisinin devam ettiğini, önümüzdeki günlerde taburcu olacağını belirtmek isterim.