Pembeden mora Trump meşruiyeti

6 yıllık hasret nihayet bitti ve dün itibarıyla Erdoğan Amerikan Başkanı Donald Trump’la görüştü. Bir önceki dönem Amerikan başkanı Joe Biden Erdoğan’a pek yüz vermemiş, beyaz sarayda Erdoğan’la görüşmemişti. Çünkü kendisinin demokratlığı tartışmalı olsa da hiç değilse partisinin adı demokrat partiydi. Özellikle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra Erdoğan’ın gittikçe otoriterleştiğini görüyor ve bu tutumu onaylar tarzda bir görüntü vermek istemiyordu. Trump ise bir iş adamıydı, demokrasi de demokratik görünüm de umurunda değildi, o çıkarına bakardı. O yüzden Türkiye’deki adamı, büyükelçi Barack durumu çok güzel özetlemiş; “Erdoğan’ın Trump’tan istediği meşruiyetti, o da çok zekice davrandı ve bunu ona verdi.”

Şimdi burada, Trump’un ne kadar meşru ki meşruiyet dağıtıyor sorusunu cevaplama çabasına girip mevzuyu dağıtmak niyetinde değilim. Mevzu Erdoğan’ın meşruiyeti, Trump’ın değil. Malum ezberdir, demokrasilerde iktidarlar için meşruiyetin kaynağı halktır, seçmendir ama Türkiye’de artık o kalibrede bir demokrasi kalmamış olacak ki Erdoğan gidip Trump’a sarılıyor. Trump’ın da canına minnet o ticaretine bakar, 300 tane Boeing uçağı al, gazı burnunun dibindeki komşun Rusya’dan değil bizden al, Gazze falan deyip beni İsrail’le sıkıntıya sokma sonra git kendi ülkende ne istersen yap.

İktidar medyası tabi bu görüşmeyi büyük bir zafer diye pazarlıyor. Esasında somut olarak ne aldığımız pek belli değil, sadece F16 ve F35’leri konuşma sözü aldık ama ne verdiğimiz çok net. Daha Amerika seyahati başlamadan Amerikan mallarına gümrük indirimi geldi, 300 Boeing uçağı alacağız, sıvılaştırılmış gazı da Amerika’dan alacağız. İşin maddi, ekonomik boyutu aslında algı yönetimi ve psikolojik boyutun gerisinde kalıyor. Şöyle ki;

Uzun bir süredir Türkiye’de ekonomi o kadar kötü ki çalışma bakanı “hele şükür hala emekli maaşlarını ödeyebiliyoruz” diye tehditvari bir itirafta bulundu, yani zam zam diye bağırıp çağırıp başımızı şişirmeyin, bu kadarcık da olsa maaşınızı ödeyebildiğimize şükredin, oturun aşağı demek istedi.

Seçmen nezdinde oy desteğini kaybettiğini, bir rıza üretemeyeceğini anlayan iktidar yoğun tutuklamalar üzerinden korku siyasetine geçti. Muhalif siyasilerin en güçlü önderlerini sırayla Silivri’ye hapsetti, sonra toplumda sivil siyaseti hareketlendirebilecek gazetecileri ve sanatçıları da tutukladı. Ana muhalefet partisi olmaktan öte anlamları olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi ve en köklü kurumu olan CHP’yi hedefe koydu. Bir yandan İstanbul merkezli başlayıp nerdeyse tüm CHP’li belediyelere yayılan operasyonlar, diğer yandan CHP genel merkezine ve İstanbul il başkanlığına yönelik yargısal operasyonlarla CHP çökertilmeye, bölünüp parçalanmaya çalışıldı. Gerçi bu çabalar ters tepti, CHP çökmek yerine ayağa kalktı, bölünmek yerine birleşti, iyice kenetlendi ama sonuçta bunlar dış dünyada Türkiye’nin hızla demokrasiden, dolayısıyla dünya demokrasi kulüpleri olan Avrupa Birliği ve bu birliğin güvenlik şemsiyesi olan Nato’dan uzaklaşması anlamına geliyordu.

Şüphesiz bundan 10 yıl önce Türkiye’de böyle yoğun siyasi tutuklamalar olsa Avrupa ayağa kalkardı ama yoğun mülteci akınını durduran ülke olarak Türkiye’nin bu kadarcık (!) demokrasi kusuruna da bakamazlardı artık. Avrupa engeli böyle aşılmış olsa da, hayli güç kaybına rağmen dünyanın hala süper gücü olan Amerika ile de bir şeklide anlaşmak gerekiyordu. Bakmayın siz Devlet Bahçeli’nin tam da Erdoğan’ın Amerika Ziyareti öncesinde el yükseltmek, pazarlık gücünü artırmak için söylediği Türkiye Rusya ve Çin ittifakı söylemlerine, Türkiye Batı Bloğunda kurulmuş, gelişmiş ve bu blokta yürümek zorunda olan bir ülkedir.

Erdoğan ekonomik ve demokratik olarak çok sıkıştığı bu dönemde Amerika’dan imdat istemiş ve iktidar cephesinden bakıldığında Amerika da Erdoğan’a elini uzatmıştır. Yani fotoğraf toz pembedir.

Ama yarın Gazze ne oldu, Gazze’yi unuttun senden başka herkesin unuttuğu Halk Bank’ı konuştun reis, Müslüman Gazze’ye bir şey alamadın ama Hristiyanlara Heybeliada Rum Ortodoks okulunu verdin dendiğinde ne cevap verilecek? Diğer yandan çok yoğun ticari ilişkilerimiz olan Rusya’ya kusura bakma kardeş artık sizden gaz almıyoruz dediğimizde acaba başımıza neler gelecek? Ki bir uçaklarını düşürdüğümüzde başımıza neler geldiğini biliyoruz.

Hele hele bu görüşmeyi, bundan sonraki yıllar ve önümüzdeki seçim dönemi için bir çeşit icazet ve meşruiyet olarak yorumlayarak, muhalefetle parça parça uğraşmayı bırakıp toptan yok etmeye, yani CHP’ye bir kapatma davası açmaya kalkarsa, bu toz pembe çok çabuk mora dönüşebilir. Çünkü Amerika’ya güvenilmez, benzer bir süreçte Saddam Kuveyt işgali öncesi Amerika ile görüşmüş sözde Amerika Ortadoğu’da Arapların işine karışmaz sözü almıştı ama Irak’ın Kuveyt’i işgalinden kısa bir süre sonra Irak’ı yerle bir etti Amerika. Elbette Türkiye’ye de savaşa açar demiyoruz ama bunu Erdoğan’ı gönderip yerine daha yeni ve halk desteği de olan bir iktidar kurmak için fırsat olarak kullanır.

Son zamanlarda büroda bazen kafamı toparlamak için kuru boya resimler yapıyorum ve acemi bir çizer olarak şunu söyleyebilirim. Pembeye lacivert, siyah gibi renkler karışırsa mora dönüşür ama mor baskın bir renktir pembeye dönüşmesi çok zordur. O yüzden iktidar yandaşlarına tavsiyem Trump pembesine çok güvenmeyin, aksi halde üzerinize koyu bir lacivert dökülür simsiyah bir kara çalınır mosmor olursunuz.