Sağlık

Nilüfer Çayı’ndaki kanserojen kirlilik hâlâ gizleniyor

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın Nilüfer Çayı’ndaki kirlilikle ilgili Bakanlığa yönelttiği kritik sorular yanıtsız kaldı. PAH ve PCB değerleri açıklanmazken, çay için acil eylem planı çağrısı bir kez daha yinelendi.

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, bir zamanlar canlı bir ekosistemken şimdilerde IV.Sınıf su kalitesine sahip bir atık su kanalına dönüşen Nilüfer Çayı hakkında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na Şubat ayında kapsamlı bir soru önergesi sunmuştu. Mayıs ayında, önergenin aradan geçen sürede yanıtsız bırakılmasından dolayı Meclis kürsüsünde çayın Marmara Denizi ekosistemi ve Bursa halkının sağlığı için kilit önemini altını çizen Pala, “Nilüfer Çayı sadece Bursa’nın değil, tüm Marmara Havzası’nın can damarlarından biridir.” ve “Marmara’yı kurtarmanın yolu Nilüfer’i temizlemekten geçer.” ifadelerini kullandı. Bakan Murat Kurum tarafından, yasal yanıtlanma süresi geçtikten sonra ancak geçtiğimiz ay sonunda cevaplanan önergede bakanlığın referans aldığı akademik çalışmalar, son beş senede çaydan alınan su numunelerindeki değerler, bağımsız kurumlarca çayda saptanan kanserojen madde düzeyleri ve bu bulguların raporlanması hakkındaki soruların yanıtsız bırakıldığı, geri kalan sorulara da kısa, yetersiz ve üstü kapalı cevaplar verildiği gözlendi.

Kirliliğin Kanserojen Yükü Halktan Gizleniyor!

Prof. Dr. Kayıhan Pala, soru önergesinin gerekçesinde 25 bilimsel çalışmanın da dahil olduğu birçok raporun Nilüfer Çayı’nın yüksek kirlilik düzeyini ortaya koyduğunun altını çizmiş, Keles kaynaklı çayın PAH (Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar) konsantrasyonunun Gümüştepe örnekleme noktasına kadar 2 kat, Hasanağa örnekleme noktasına kadar 51 kat, Geçit örnekleme noktasında kadar 94 kat ve Karacabey örnekleme noktasına kadar ise 100 kat artığını belirtmişti. Karacabey’e kadar 100 kat artan PAH konsantrasyonunun zaten kabul edilebilir eşiğin çok üstünde olduğu belirten Pala, bakanlığın PAH ve PCB (Poliklorlu Bifenil) verilerini şeffafça paylaşmadığı takdirde “kirliliğin kanserojen yükü halktan gizlenmiş olur,” diyerek konunun hayati önemine bir kez daha dikkat çekti.

Ancak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un yazılı yanıtında “Nilüfer Çayı yüzeysel su ve sediment örneklerindeki PAH ve PCB konsantrasyonlarının düzeyi nedir?” gibi kritik sorular yanıtsız kaldı. Yanıtlanmayan sorular arasında;

· Nilüfer Çayında kirlilik ile ilgili olarak Bakanlığınız tarafından yapılmış bir değerlendirme, yayınlanmış bir rapor var mıdır?

· Bakanlığınız Nilüfer Çayı ile ilgili bilimsel çalışmaları incelemiş ve değerlendirmiş midir?

· Nilüfer Çayı temel olarak hangi kaynaklardan kirletilmektedir?

· Son beş yıl içinde Nilüfer Çayı'ndan alınan su numunelerinin analiz sonuçlan nedir? Çayın kimyasal, biyolojik ve fiziksel kirlilik düzeyi hangi seviyededir?

· Nilüfer Çayı’nın temiz akmasını sağlamak amacıyla bilim insanları, akademik odalar, sivil toplum kuruluşları yerel yönetimler ve toplum katılımıyla bir "Acil Eylem Planı" oluşturmak amacıyla girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz? bulunmaktadır.

Öte yandan, Nilüfer Çayı üzerindeki dış ortam hava kalitesi ne durumdadır diye sorulduğunda, “Bursa ili sınırlarında anlık olarak ölçülen hava kalitesi değeri orta seviyededir,” cevabı alınmış olup çay özelindeki çevre krizine değinilmemiştir. Yanıtlarda Su Kirliği Kontrolü Yönetmeliği ve bu yönetmeliğe bağlı çıkarılan Numune Alma ve Analiz Metotları Tebliği gereğince periyodik olarak denetim numunesi alındığı ve yönetmelikte verilen sınır değerleri sağlamayan tesislere idari para cezası uygulandığı belirtilmiş olmasına karşın, kaç tesise ceza verildiği açıklanmamıştır. Bakan, “Nilüfer Çayı’na doğrudan veya dolaylı şekilde atık bırakan sanayi tesisleri tespit edilmiş midir? Bu tesislere yönelik herhangi bir denetim veya yaptırım uygulanmış mıdır?” ve “Nilüfer Çayı’nın yeniden temiz akmasıyla ilgili olarak Bakanlığınızın herhangi bir eylem planı var mıdır?” sorularını ise yanıtsız bırakmıştır.

Kriz Ciddiye Alınmıyor, Acil Eylem Planı Şart!

Bakanlık yanıtlarını “Bursa il sınırlarında kentsel ve sanayiden kaynaklı endüstriyel nitelikli atık sular arıtıldıktan sonra Nilüfer çayında deşarj edilmektedir.” cümlesiyle sonlandırırken, akademik kaynaklarca altı çizilen bu ciddi halk sağlığı sorununun bakanlık tarafında aynı yankıyı uyandırmadığı anlaşılmaktadır. Hem bir acil eylem planının gerekli görülüp görülmediğinin paylaşılmaması hem de gerekli işlemlerin Tarım ve Orman Bakanlığı’nca yürütüleceğinin belirtilmesi bu konu hakkında henüz bir sorumluluk alınmadığını da göstermektedir. Buna karşın, Pala, Nilüfer Çayı’nda hızla artan kirliliğin insan sağlığı ve ekosistem için geri döndürülemez etkileri baş göstermeden bilim insanları, akademik odalar, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve toplum katılımıyla kapsamlı bir acil eylem planının yapılması ve ivedi olarak planın uygulanması gerektiğini bir kez daha ifade etmektedir.