Bağımsız düşünce kuruluşu Toplum Çalışmaları Enstitüsü Araştırma ve Veri Analizi Program Direktörü Yağmur Uzunırmak'ın değerlendirmesine göre, kamu hizmetlerine erişimde eşitlik, sosyal devlet anlayışının temel göstergelerinden biri olmasına rağmen, Türkiye bu alanda uluslararası karşılaştırmalarda zayıf bir performans sergiliyor. 2000 yılından itibaren sosyal devlet göstergelerinde sürekli bir gerileme eğilimi yaşanırken, bu durum özellikle sosyoekonomik yaşama entegrasyon mücadelesi veren genç kuşakların dezavantajlı koşullardan çıkmasını zorlaştırıyor. Söz konusu yapısal sorunlar, yaşamları boyunca yalnızca AK Parti iktidarını deneyimlemiş genç neslin, siyasal tutum ve davranışlarında partiye karşı mesafeli ve eleştirel bir konum geliştirmesine zemin hazırlıyor.

Uzunırmak, genç seçmenlerin AK Parti'ye karşı bu mesafeli tutumlarının arkasında, sosyal devlet ilkelerinin zayıflamasına bağlı olarak ortaya çıkan yapısal faktörlerin etkili olduğunu belirtiyor. "Genç seçmenlerin siyasal tercihleri yalnızca ekonomik göstergelerle açıklanamaz" denilen analizde, "Bu tercihler aynı zamanda sosyal adalet, liyakat, eşitlik ve kapsayıcılık gibi değerlere duydukları bağlılık üzerinden şekillenmektedir. Bu bağlamda, mevcut siyasi yönetimin gençlerin sosyoekonomik statülerine ilişkin yukarı yönlü hareketlilik sağlayabilmesi için yalnızca ekonomik büyümeye odaklı politikalarla yetinmemesi; bunun yanında sürdürülebilir, bütüncül ve gerçekçi toplumsal eşitlik politikalarını hayata geçirmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir" ifadeleri yer aldı.

LİYAKAT VE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ KÖKLEŞİYOR: TÜRKİYE SOSYAL MOBİLİTEDE DÜNYA GERİSİNDE

Türkiye'nin sosyal mobilite düzeyinde 82 ülke arasında 64. sırada yer alması, fırsat eşitliği ilkesinin yeterince işlemediğini ve alt sosyoekonomik katmanlardan üst katmanlara yükselmenin oldukça sınırlı bir olasılık olduğunu gösteriyor. Bu durum, OECD ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye'de yoksulluğun kuşaklar boyunca kalıcı hale geldiğini ve zenginliğin korunduğunu ortaya koyuyor. Sosyal mobilite düzeyi yüksek ülkelerin aynı zamanda yüksek kişi başı gelire sahip olduğu da belirtiliyor.

En üst %1'lik kesimin gelirden aldığı payın 2007'de %16,7'den 2023'te %24'e yükseldiği, buna karşılık en alt %50'lik kesimin payının %16,7'den %14,1'e gerilediği belirtilen analizde, alt sınıfların sadece yerinde saymakla kalmadığı, aynı zamanda daha da yoksullaştığı ifade ediliyor.

KAMU HİZMETLERİ VE İSTİHDAMDA ADALETSİZLİK VURGUSU

Analizde, kamu hizmetlerine erişimde siyasal gruplar arasında ciddi bir adaletsizliğin yeniden belirginleştiği de belirtiliyor. 2000 yılından itibaren düşüş eğiliminde olan bu endeks, 2023 itibarıyla Türkiye'yi 175 ülke arasında 146. sıraya konumlandırıyor. Benzer şekilde, devlet kadrolarına yönelik istihdamda siyasal ayrımcılığın yüksek olduğu ve Türkiye'nin bu endekste Çad ve Yemen arasında 145. sırada yer aldığı vurgulanıyor. Bu düşük performans, kamu kadrolarının liyakat yerine siyasal aidiyet temelinde şekillendiğine dair güçlü bir toplumsal algının varlığına işaret ediyor ve genç seçmenlerin eleştirel tutumunu anlamlandırmada önemli bir gösterge niteliği taşıyor.

Bursa'da 4 boynuzlu koçun her boynuzuna 10 bin lira istiyor
Bursa'da 4 boynuzlu koçun her boynuzuna 10 bin lira istiyor
İçeriği Görüntüle

"TOPLUMSAL EŞİTLİK POLİTİKALARINI HAYATA GEÇİRMEK ŞART"

Yapısal eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasında belirleyici faktörün sosyal devlet ilkeleri olduğuna dikkat çeken Yağmur Uzunırmak, "Fırsat eşitliği, kamu hizmetlerinin adil dağılımı ve liyakate dayalı kamu istihdamı gibi temel alanlarda Türkiye'nin düşük performans sergilediği anlaşılmaktadır. Yapılan saha araştırmalarından elde edilen bulgular, özellikle genç kuşakların söz konusu eşitsizlikleri yalnızca soyut veriler yoluyla değil, doğrudan kişisel deneyimleri aracılığıyla hissettiklerini göstermektedir. Bu durum, genç bireyleri mevcut siyasal düzene karşı daha mesafeli ve eleştirel bir tutum geliştirmeye yöneltmektedir. Bu bağlamda, mevcut siyasi yönetimin gençlerin sosyoekonomik statülerine ilişkin yukarı yönlü hareketlilik sağlayabilmesi için yalnızca ekonomik büyümeye odaklı politikalarla yetinmemesi; bunun yanında sürdürülebilir, bütüncül ve gerçekçi toplumsal eşitlik politikalarını hayata geçirmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir" ifadelerini kullandı.

Kaynak: BÜLTEN