Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanlığı kongresi öncesi ismi adaylık için geçen Gürhan Akdoğan, yazılı bir açıklama yayımlayarak aday olmayacağını duyurdu.
Akdoğan'ın açıklaması şöyle;
Son birkaç gündür kamuoyunda, sosyal medya araçları, basın ve medya organlarında şahsımla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partimizin Bursa İl Başkanlığı olağan kongresinde aday olacağım bilgisi yer aldığı üzere, sürece ve sonuca ilişkin açık bilgilendirmeyi yapma gereği doğmuştur. Öncelikle ülkemizi ve yereli derinden etkileyen onca yaşamsal, siyasal ve sosyal sorun varken, sizleri böylesi bir konu ile meşgul ettiğimiz için özürlerimi sunarım. Basın toplantısı yerine tek taraflı bir metin olarak gönderdiğimden siyasi deneyim ve birikimimle gelebilecek sorulara da yanıt olması açısından affınıza sığınarak düşüncelerimi biraz uzun tutmuş olabilirim.
Partimize önemli emekleri olan, çeşitli görevlerde bulunmuş bir grup arkadaşımızın kısa bir süre önce davetleri ile gerçekleşen görüşmemizde örgütün varlığı ve ağırlığının hissettirilmesi adına, dönem başından beri Yerel seçimlerde ki kazanımlar dışında genelde örgütü ve özellikle tabanı dikkate almayan, dışlayan, ilçe örgütleri arasında ilişkileri düzenleyemeyen, yerel muhalefette özellikle kent sorunlarına dokunmayan, etkili olamayan ve başarılı bulunmayan, buna rağmen mevcut yönetimin başkanı üzerinden tek adaylı bir kongreye gidilmesine karşı yeni bir paradigma geliştirilmesi, katkı sunulması konusunda kongrede aday olmam gerektiği önerileri beni son derece onurlandırmıştır. Kendilerine de buradan teşekkür ederim.
Bu değerli önermeyi değerlendirmek için bir iki gün izin istedim. Bu değerlendirme safhasında birçok siyaset arkadaşımın görüşlerini aldım bu kadar kısa süre içindeki adaylığın topluma partimize katkısının ne olacağını sorguladım. Kaldı ki 2004’te tarafıma bir görev olarak verilen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylık teklifini 38 gün kalmasına rağmen kabul etmiştim, o koşullarda parti adaysız konumdaydı. Yani her dönemin koşullarına göre zaman ve hazırlık konusuna bazen bakılmaksızın hareket edilir. Bugün içinse Ülkemizde ve yerelde bu denli sorunların yaşandığı bir ortamda ön hazırlık, yönetim oluşturma, uzun zamana yayılmalıdır ta ki 2007-2012 yıllarında olduğu gibi.
Güçlü bir örgüt yaratma amacıyla erdemlilik, emek, yetenek, yetkinlik, üretkenlik, verimlilik, ideolojik duruş ve ilkeler doğrultusunda çalışma gibi konularda örgütsel disiplin içinde hareket eden, partiyi Bursa da ve genelde en iyi şekilde temsil kabiliyetine sahip, çok etkin bir muhalefet oluşturan, örgütün etkinliğini, dirayetini her alanda hissettiren, ortak akıl ile oluşturulmuş strateji ve planlamalar doğrultusunda örgütü kurumsallaştıran, ilçe örgütlerini önemseyerek karar mekanizmalarında etkin rol veren, ayırım yapmadan etki alanlarına destek veren, onlara kendi istediğini yaptıran değil onlardan güç alan sadece hamaset ile aynı tonda aynı içerikte konuşmalar yerine derinliği olan bilgi temelli yaklaşımlarla oluşturulmuş raporlara dayalı sunumlar ve konuşmalar gerçekleştirebilen ve toplumda mücadele alanlarında hiçbir mekanizmadan etkilenmeden yiğitçe kent egemenleri ile kent rantına göz diken ve yağmacılarla mücadele eden, denetleyebilen, irade koyan ,şeffaflık ve katılımcılıkla yönetebilen bir yapı ile çıkmak lazımdır ki bu kısa süre içinde ve olağanüstü koşullar altında bu kadroyu hazırlamak imkanı bulunmamaktadır. Zaten genelde yaşanan yönetsel sorunların tamamı bu yukarıda saydığım yetkinlikte etkin bir kadronun oluşması yerine örgüt üzerinde etkin olmak arzusunda olanların, isteneni yerine getiren bir kadro taleplerinden kaynaklanmaktadır. Yani iş olsun diye bir makamı işgal etmek bu unvan üzerinden mış gibi yapmak hem örgüte ya zarar verir hem de sizden beklentisi çok yüksek olan üyelerinizi hayal kırıklığına uğratır bu da en önemli husustur.
Burada kişisel hırslarınız ve kişisel beklentileriniz yerine örgütün başarısı önemlidir. Bunu da gerçekleştirecek zaman yoktur. Diğer taraftan önemli olan bir diğer konu ise burada örgütün talebi ne istediğidir. Örgüt biliyorum ki en ince kılcal damarlarına kadar yukarıda belirttiğim bir kadro anlayışı istiyor. Örgütten kastım gerçek partililer gerçekten partinin ilke ve değerlerine inanıp sokakta aç açık bir şey beklemeksizin idealleri uğruna mücadele eden kadınlar gençler ve yaşamını buna adamış bedel ödemiş bireyler, yoksa günü kurtarmaya gelmiş rant için, iş için, inançları ve parti ilkeleriyle bütünleşmemiş, ya da sağdan devşirme çıkar gruplarından bahsetmiyorum.
İlkelerim gereği yaşamımda ki her kesitte, bir konuma adaylıklarım kişisel talebimle olmayıp örgütün, kurum veya kuruluşun öneri ve talebiyle gerçekleşmiştir ve bu hep böyle olmuştur. Maalesef kavramsal olarak yukarıda saydıklarımla ilgili talebi olan örgüt yapısının benim şahsımda bunu isteyip istemediğini, bu kısa süre içinde sorma, tespit etme, olanağı bulunmamaktadır. Bunu birilerinin imza toplaması için yaptığı canhıraş girişimlerden, fotoğraflarla bunu yayınlamasından, sözde güç gösterisinden bağımsız olarak söylüyorum. Gerçekten örgüt vicdanında talep ediliyormuşsunuz o her şeyden daha önemlidir. Diğeri ise bazen pek sahici olmayan bir durumdur. Burada İsmail Hakkı Tonguç’un 80 yıl önce bugünü görerek ifade ettiği kâğıt ve sandık demokrasisini hatırlatmak isterim. Bu süre içinde bakmadığım bir tek bakmadığım şey ise işin matematiği yani kazanmaya yönelik delege sayısı üzerinden hesaptı. Zira görev esastır. Örgütün gerçek talebini alabilecek hazırlık zamanım olsa idi kazanmaya bakmadan mücadele esastır diye bakar yola çıkardım. Sonuçta başarı kazanılmasa da ‘’Bana güç veren zaferlerim değil, yaşamımdaki yenilgilerimdir ‘’ diye bakarım.
Yaşamım boyunca hiç güçlüden yana olmadım o nedenle de kararımda bu hesapların etkisi olamaz Kalpaksız Kovacı Uğur Mumcu’nun deyişi ile ''Haklıdan yana değil güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe; dönerler fırıldak olurlar''
Sonuç olarak yukarıda saydığım gerekçeler doğrultusunda İl başkanlığı için adaylığımı öneren siyaset mekanizmasında emek vermiş arkadaşlarıma bu sürede heyecan duyup desteklerini ileten tüm yol arkadaşlarıma ve çok değerli partililerime sonsuz teşekkürlerimi sunarken bu dönem aday olmayacağımı paylaşmak isterim.
Bu arada en az adaylık gerekçeleri kadar önemli olduğunu düşündüğüm siyasal yaşam anlayışım ile ilgili düşüncelerimi de bu vesileyle paylaşmak isterim.
ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİ İLE CUMHURİYETİN DEĞERLERİNDEN VAZGEÇEREK UMUT OLUNAMAZ.
Ancak tekrar bilinmesini isterim ki siyaset mekanizmasında zaman zaman virgüller koyduğumuz anlar olmuştur Bursa kamuoyuda gayet iyi bilir ki bundan sonrada hiç nokta koymayacağız. Mücadele esastır. Ülkemizde temel değerlerin büyük zararlar gördüğü, ilkesizliğin ilke haline, kuralsızlığın kural haline geldiği, hukuk ve adalete güvenin tamamen yok olduğu, finans kapitalin siyasete egemen olduğu bir ortamdayız.
Atatürk’ün bize emanet ettiği, Cumhuriyetin değerlerinin ilke ve devrimlerinin savunulmasında, yine bize emaneti olan partimizin geleceğe taşınmasında, gerek toplumsal çıkarlar doğrultusunda rantiyecilerle, mafya bozuntularıyla, kişisel çıkarları doğrultusunda kenti yağmalayan ve buna göz yumanlarla, onlara ortak olanlarla mücadeleye devam edeceğiz. Hiçbir koşulda, hiçbir yerde ne içerde ne dışarıda ideolojik ayrıştıklarımızla, ahlak ve etik yoksunu olanlarla, ihanet edenlerle, vefasızlık gösterenlerle bir başarıyı elde etmek için bile olsa makyavelist bir yaklaşımla bir olmayacağız.
Kimse sıfatı ve makamı ne olursa olsun kimse partinin sahibi değildir ve CHP’den de büyük değildir. Büyük olan Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisidir. Partinin sahibi, Atatürk ilkelerine yürekten bağlı, çağdaş, lâik, bağımsız ve demokratik bir Türkiye özlemiyle ve özveriyle, her seçim hiçbir karşılık beklemeden sandıklara koşan CHP seçmenidir. CHP’nin başarısı için yanıp tutuşan, her yenilgi sonrası yüreği burkulan ve bu kötü yazgıdan kurtulmak isteyen milyonlardır.
DEĞERLERİNDEN VE İLKELERİNDEN TAVİZ VERENLER GELECEĞİ KURAMAZ
Özgürlük, insanın çevresinde yaşanan olaylara karşı tepki verebilme, denetleyebilme, bilinçli yaklaşımları ve eylemleriyle onları değiştirebilme gücüdür. Böylece insan kendisini etkileyen sorunları değiştirebilir. Ayrıca günümüz toplumunda çokça görüldüğü üzere sorgulamayan, biat eden, gördüğü yanlış uygulamalara ve söylemlere gözünü kulağını kapayan anlayışlarla hiçbir yere gidilemez. Bertrand Russell’in dediği gibi “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır."
Unutmayalım ki "cesur bir kez, korkak bin kez ölür". Önemli olan, insanın böyle bir toplumda "mezar taşı" gibi suskunluk simgesi olmamasıdır’’. Diyen günümüz Uğur Mumcularına, günümüz Tıbbiyeli Hikmetlerine, Diyap ağalarına, ‘’Namuslularda namussuzlar kadar cesur olmalı’’ diyen İsmet İnönülere, bir Osmanlı paşası iken hanedana karşı koyarak boynuna idam fermanını asıp emperyalizme başkaldıran günümüz Mustafa Kemallerine ihtiyacımız var. Bir şeye ise ihtiyacımız yok, dalkavuklara, güce tapan fırıldaklara, rüzgâra göre yön değiştirenlere, gördükleri yanlışlara rağmen kişisel beklentileri nedeniyle yanınızdayız, arkanızdayız, evet efendim diyen koltuk sevdalılarına, savrulanlara, şakşakçılara, ihtiyacımız yok.
Uzun yıllar dünyayı etkileyen vahşi kapitalizmin ve neo liberal politikaların sonucu ülkemizi saran sağ ve sığ politikalar ülkemizdeki son 23 yıllık AKP İktidarı ile derinleşerek, kirlenmişlik, mafyalaşma, yolsuzluk, güce ve paraya tapınma, ilke ve değerlerden yoksunlaşma, çürümüşlük toplumsal deformasyon kurumsallaşmış toplumu da virüs gibi sarmıştır. Bu süreç sonucu maalesef etik ve ahlaki değerlerle örtüşmeyen yaklaşımlar parti örgütümüzü de ciddi şekilde etkilemiştir. Diğer taraftan bu olumsuzlukların yarattığı iç çekişmeler ülkemizin ve yerelin onlarca sorununa karşı maalesef bilimsel temelli yaklaşımlarla yapılması gerekli muhalefet anlayışını da zayıflatmış hatta bunu muhalefetsiz sadece kendi içinde muhalefet yapan bir yapıya dönüştürdüğü de bir gerçektir.
Toplumsal ve siyasal yaşamda erdemli olmak, erdemliliği savunmak, onu korumak son derece önemlidir Siyasal yaşamda etkinlik kazanmak için kimseye kişisel yarar sağlanmamalı görevler erdemliliğe, üretkenliğe, yeteneğe ve emeğe uygun dağıtılmalıdır. Siyasal görevler, bireysel çıkarlar için kullanılmamalıdır. Ticaret ile siyasetin bağı kesilmelidir. Siyaset, medya ve ticaret arasındaki ilişkilerde saydamlık ve şeffaflık sağlanmalıdır. Siyaset kurumu ve kamu yönetimi, ‘sermaye, cemaat ve çıkar’ bağlarından arındırılmalıdır. Siyasetin finansmanında şeffaflık sağlanmalıdır Aksi durum sermaye egemen bir anlayış ile siyasette emeği yok ettiği gibi siyasetin de kirlenmesine neden olmaktadır “Temiz Siyaset- Dürüst Yönetim yapılanmasının gerçekleştirildiği, “adalet, erdemlilik, şeffaflık ve siyasete güven” değerlerinin oluştuğu çağdaş bir Türkiye, toplumumuzun ortak özlemi haline gelmiştir.
Günümüzde Toplam Kalite kavramı bir yönetim anlayışı olduğu kadar köklü bir değişimin de öncüsüdür. Uzun yıllar önce sanayide başlayan kalite hareketi, devlet yönetiminde, yargıda ve siyaset alanında yaygınlaştıkça, ülke genelinde de yaşam kalitesi artacaktır. Siyasal mekanizmanın kalitesi ve buna bağlı olarak yönetim anlayışı yaşam kalitesi ile direkt doğru orantılıdır. Zira siyasete nitelik yoksunluğu ve modern yönetim araçlarının kullanılmaması sonucu yaşanan erozyon, çağdaş demokrasinin önündeki en büyük engeldir. “Siyasi Etik/Ahlak” kuralları hayata geçirilerek, siyasette ve kamu yönetiminde “erdemlilik, dürüstlük, kalite, yetkinlik, açıklık ve saydamlık” kavramlarının temel ilke haline getirilmesi son derece gereklidir. Siyasette ve kamu yönetiminde, her türlü yozlaşma ve kirliliğe, etik dışı ilişkilere, ‘Tüccar Siyaset’ anlayışına” son verilmelidir.
Tüm bu değerleri dikkate alarak Partililik kültürüm, örgütsel anlayışım, ideolojik felsefem ve diğer tüm değerlerim gereği bugüne kadar yaşamım boyunca olduğu gibi bundan böylede anti emperyalist ve anti kapitalist çizgimizle, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerini vaz geçilmez yol gösterici olarak gören ve altı ok ilkelerinden tavizsiz yaklaşımımızla süreç içinde olası yaşanacak olumsuzluklara karşın parti sorumluluğumuz çerçevesinde Ben Atatürkçüyüm.... Ben, Cumhuriyetçiyim... Ben lâikim... Ben antiemperyalistim... Ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım... Ben insan hakları savunucuyum... Ben, terörün karşısındayım... Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Diyerek daha da aktif olarak partinin tüm süreçlerinde rol alacağımızı parti ve genel kamuoyu bilgisine sunarım.12.10.2025