HABER: SEMA AYGIN

Yangının ilk adresi Gürsu'ydu. Basın mensupları olarak bölgeye ulaşmak dahi başlı başına bir sınavdı. Yol boyunca beton mikserleri, tankerler, itfaiye araçları ve ağır tonajlı kamyonlar yüzünden ilerlemek güçleşti. Ancak bu bir sitem değil, yaşananların sadece küçük bir detayıydı.

Karahıdır Mahallesi'nde yangın alanına yaklaşırken bir grup yavru köpek, çaresizce araçlara koşuyordu. Susayan yavrulara su verdik, yanımızdan ayrılmak istemediler ama çok fazla olduklarından dolayı aracımıza alamadık. Yanlarından ayrılsak da aklımız onlarda kaldı...

Yangın bölgesine giderken yardım için su taşıyan kamyonetin devrildiğine, sürücünün aracın içine sıkıştığına şahit olduk.

Bursa'da su taşıyan yardım aracı devrildi

ALEVLERİN İÇİNDE YAŞAM MÜCADELESİ

Saat 12.30 sularında yangının geniş alana yayıldığını öğrendiğimiz İğdir Mahallesi'ne vardık. Yangın bölgesinde alevler adeta geceyi aydınlatıyordu. Orman görevlileri, köylüler, gönüllüler, herkes bir ucundan tutmuş, ellerinden geleni yapıyordu.

Bağırışlar, gözyaşları, yardım çağrıları birbirine karıştı. Bir halı saha ve salonun çevresi tamamen alevlerle sarılmıştı. 300’e yakın küçükbaş hayvan tahliye edildi.

Köylülerle konuştuk. Kimileri sadece ağlıyor, kimileri ise konuşmaya çalışıyordu. Yaşlı bir amca, gözlerinde derin bir hüzünle “Dağlar çok yüksek, araçlar çıkamıyor. Havadan müdahale yok. Sadece izliyoruz ormanlarımızı yanarken. İşimiz Allah’a kaldı” dedi.

AVDANCIK'TA KÖYLÜLERLE GERGİNLİK

Gece saat 03.00 sıralarında yangının Avdancık’a sıçradığını öğrendik. Yola çıktık ama yine aynı tablo; traktörler, tankerler, kilitlenmiş yollar. Köy girişinde köylüler, sivil araçların geçmesini istemedi. Gergin anlar yaşadık. Onlar köylerini korumaya, bizde işimizi yapmaya çalışıyorduk.

İğdir köyüne geçip bir süre araçta dinlendik, cihazlarımızı şarj ettik, bir şeyler atıştırdık. Gün ağarırken tekrar yangın bölgesine döndük. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve protokol, sabah 06.00 saatlerinde olay yerinde açıklama yaptı.

BİTMEYEN YANGINLAR

Sabah saat 07.00 gibi köyden ayrıldık. Evlerimize döndük ama gözümüzü kapatamadık.

Saat 10.00 civarında Gürsu’da alevler yeniden yükseldi. Aynı anda Harmancık ve Orhaneli de alevlere teslim olmuştu. Yola koyulduk.

Harmancık’a ulaştığımızda gözümüzün görebildiği tüm dağlar yanıyordu. Köylüler tahliye ediliyor, bazıları ise traktörleriyle konvoy oluşturarak su taşıyordu.

Bir köylüyle konuşmaya çalıştık ama hıçkırıkları cümlelerini böldü.

YANGININ 3. GÜNÜ

Yangının üçüncü günü yeniden yola çıktık. 100 kilometrelik yolda çevre illerden gelen yardım ekipleriyle karşılaştık.

Çamoğlu Köyü'nde muhtar ve birkaç kişi, yangın ekiplerine çay ve çorba ikram ediyordu. Yangın evlerine sıçramasın diye çevredeki ağaçları kesmişlerdi.

Çakmak Köyü’ne geçmek isterken yangın yeniden şiddetlendi. Helikopterler, itfaiyeler, bağırışlar... Burada Çakmak Köyü vatandaşlarıyla röportaj yaparken su havuzundan su alan helikoptere en yakından şahit olduk.

ÇARESİZLİĞİN KARESİ...

5. GÜN: KONTROL ALTINA ALINAN ALEVLER, KÜL OLAN ORMANLAR

Bursa'da dehşet kaza: Yaralılar var
Bursa'da dehşet kaza: Yaralılar var
İçeriği Görüntüle

Harmancık yangını beşinci gününde tamamen kontrol altına alındı. Ancak geride kalan tablo ürkütücüydü: Yaklaşık 10 bin stadyum büyüklüğünde bir alan kül olmuştu.

Bursa'nın ormanlarını korumak için canları pahasına mücadele eden Ramazan Şaşkın, Kazım Bayrak, Mehmet Şimşek ve Ahmet Demirel, geride büyük bir fedakarlık hikayesi bıraktı. Raporlu olmasına rağmen gönüllü olarak yola çıkan ve yolda kalp krizi geçirerek şehit olan Ramazan Şaşkın ile yangına müdahale ederken su tankeriyle şarampole yuvarlanarak şehit düşen Kazım Bayrak, Mehmet Şimşek ve Ahmet Demirel’i minnetle anıyoruz.

Basın mensupları olarak yaşananları aktarmakla yükümlüyüz. Ama bu sefer sadece tanıklık değil, insan olarak acıya ve direnişe de şahit olduk.

5 gün boyunca şahit olduğumuz en önemli ve en çok hissettiğimiz şey, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Köylü Milletin Efendisidir" sözünün ne kadar doğru olduğuydu.

Kaynak: SEMA AYGIN