HABER: MAHMUT VURAL

Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Bursa’nın “Özgür Sesi” olarak yola çıkan dinamik medya kuruluşu Bursa Saati’ne hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Ziyarette Başkan Dalgıç, Bursa Saati Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Akaltun, Genel Yayın Yönetmeni Aysın Komitgan, Yayın Kurulu Başkanı Yüksel Baysal, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Sema Aygın ve ekibimizden Bursa Saati Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Elif Bayrık, Muhabir Mahmut Vural ile Sosyal Medya Sorumlusu Ebru Çakıcı yer aldı. Ziyarette keyifli bir sohbet gerçekleştirildi. Sohbet sonrası Başkan Dalgıç, sorularımıza yanıt verdi.

MUDANYA’DA ÇOK FAZLA TRAFİK VE ALTYAPI SORUNU VAR. BUNLARLA ALAKALI NELER YAPILABİLİR?

O kadar büyük bir sorundan bahsediyorsunuz ki. Mesela otopark yapalım. Yatırımcısı hazır, her şey hazır. Fakat Mudanya’da bugüne kadar yapılan imar planlarında otopark yeri yok. Aynı cadde üzerinde, aynı sokak üzerinde üç tane küçücük küçücük çocuk parkı var. Yüz metre içinde, bir burada, bir orada, bir başka yerde. Ama bunları bir araya toplayarak plan yaparken otopark alanı düşünülmemiş. Şu anda Mudanya’nın en büyük 3 otopark alanı var; biri bizim belediyenin yıktığı binanın yeri, diğeri kaymakamlığın yıkıldığı yer, üçüncüsü ise eski Tekel binasının yıkıldığı alan. Bir tanesi de bizim şimdi belediye iş merkezinde yıktığımız yer. Bunun haricinde planlarda başka park ya da otopark alanı yok. Tabii bundan sonra yeni bir plan yapma şansımız yok. Oralarda yapılaşma sona ermiş durumda. Bizim de geçici, palyatif çözümlerimiz var. Ancak yeni yapacağımız meydan projesinin alt katında bir otopark çözebiliriz. Ama buradaki asıl sıkıntı şu: Biraz çeperlerden insanları indirip, oralardan merkeze gelişi artırmamız lazım. Bu da yayalaştırma projeleriyle yapılabilir. Şu anda İstanbul Teknik Üniversitesi’nden hocalardan hizmet satın alıyoruz. Mudanya’nın içinin yayalaştırılmasıyla ilgili. Ana hedefimiz Halit Paşa Caddesi’ni yayalaştırmak. Böylelikle merkeze araç girişini engelleyip, trafiği dışarıdan akıtmak istiyoruz. Şimdi o işi ihale ettik, çalışmalar devam ediyor. Yakında sonuçları bize gelecek. Bir de kentin problemi şu: Batısına geçmek için Mudanya’nın mutlaka kent içinden geçmesi gerekiyor. Asıl sıkıntı orada. Hiç kimsenin kullanmadığı Kurşunlu ile Göynüklü arasındaki yola milyonlarca dolar harcanmış, ama bu kadar çok insanın kullandığı bu taraftaki 17,5 kilometrelik proje her şeyi onaylı yola yatırım yapılmıyor. Bu çok acayip bir şey. Ben bir mühendisim; mühendislikte özellikle ulaşımla ilgili hesaplarda yatırımlar, sayılar ve rakamlar çok önemlidir. Veri önemlidir. Buna göre karar verirsiniz. Hiç kimse kullanmıyor Kurşunlu ile Göynüklü arasındaki yolu. Halbuki batısı Mudanya’nın muazzam bir yer. Batıya geçilemediği için oraya yaşamı sokamıyoruz. Tirilye’ye kadar ulaştırabilmemiz lazım. Biraz da yayalaştırmayla bu işi çözebiliriz diye düşünüyoruz. Orada da yayalaştırılmış alanı da bazı araçlarla çözmemiz lazım. Elektrikli araçlar için görüştük. Bursa’da önemli bir firma var bu konuda, pilotcar diye. Onlarla görüştük, “Burada bir çözüm üretebilir misiniz?” diye sorduk. Onlar da adımlar attılar. Biz de güzergahlara bakıyoruz. Bir iki kamulaştırma ihtiyacı var. Özellikle dikine, denize doğru bir güzergah oluşturabilmek için bazı yerlerde çalışıyoruz.

TİRİLYE GİBİ TURİZM CENNETİ OLABİLECEK BİR YER YETERİNCE DEĞER BULMUYOR. KONU HAKKINDA NELER DÜŞÜNÜYORSUNUZ? DENİZ ULAŞIMI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Aslında bakarsanız denizden ulaşımı biz düşündük. Fakat bu konuda sürekli mevzuata takılıyoruz. Çok kötü bir mevzuatımız var. Özellikle büyükşehir ilçe belediyeleri açısından... Sanki “bütün şehir yasası” bir artı değermiş gibi lanse edildi ama bizim gibi büyükşehir ilçeleri için çok olumsuz sonuçlar doğurdu. Mevzuat gerçekten çok problemli. Ulaşımla ilgili tüm yetki büyükşehirde. Dolayısıyla biz, kentin içinde ne denizden ne karadan herhangi bir ulaşım hizmeti sağlayamıyoruz. Yapmak istesek bile, gayriresmî olur, korsan taşımacılığa girer, bu da kabul edilemez. O da olmuyor tabii. Kara ulaşımında da aynı şekilde ciddi sıkıntılar var. Bizim bazı köylerimiz var, oralarda otobüs hattı yok. Vatandaş mağdur. Biz diyoruz ki “taşıyalım insanları, en yakın otobüs hattına bağlayalım”, ama yine izin yok. Çünkü ulaşım yetkisi Burulaş’ta. Dolayısıyla ilçe belediyeleri adeta kaderine terk edilmiş durumda. Elimiz kolumuz bağlı. Tirilye ‘ye gelirsek, çok kıymetli bir yer. Aslına bakarsanız, çok iyi bir şey yapılmış; Tirilye, 1991-1992 yıllarında koruma kapsamına alınmış. Ondan sonra Tirilye ile ilgili bir koruma imar planı yapılmış. Bu yüzden Tirilye, bugünkü durumunu korumuş gibi gözüküyor ama aslına bakarsanız çok yıpranmış. Bu yıpranmanın içinde bazı eski yapılar, tescilli yapılar yıkılma noktasına gelmiş.

Bununla ilgili de işlemleri hızlandırabilmek için KUDEB denilen Koruma Uygulama Denetim Birimi diye, daha kültür varlıklarını koruma kuruluna gitmeden, daha basit tadilat ve onarımları belediye bünyesinde yapabilmek için bir birim kuruyorsunuz. Bununla ilgili başvurumuzu yaptık. Aylardır Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda bekliyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı bize bunu vermemek için bin dereden su getiriyor. Halbuki verseler çok daha hızlı hareket edeceğiz. Tirilye’yi başka bir yer haline getireceğiz. Tirilye‘de bizim bu anlamda 2 tane önemli kamulaştırmamız oldu. Bir tanesi meşhur Tüccar Evi dediğimiz, hepimizin bildiği, İskele Caddesi’nden denize doğru giderken karşımıza çıkan o ikonik yeşil binadır. Onu belediyemiz için kamulaştırdık. Şimdi onu restorasyon projesine hazırladık, kurula sokacağız. Bir de Tirilye’nin diğer yönde, batıya doğru çıkışında eski bir yağhane vardır, orayı da kamulaştırdık. Oranın da projeleri hazır. Onlar da kurula girecek. Oraları biz restore etmek istiyoruz. Ama Tirilye ‘de yapılacak çok şey var. 2 tane sokak sağlıklaştırma projesi onaylı. Bir tanesi Eski Pazar Caddesi, bizim Taş Mektebi’nin önünden denize doğru giden, diğeri İskele Caddesi dediğimiz. İkisinin de onaylı projeleri var ama tabii bunlar büyük rakamlar. Büyükşehir, İskele Caddesi’ni yapacağına dair işaret verdi. Diğerini, Eskipazar’ı biz yapacağız. Onun dosyasını hazırladık, sponsor bulmaya çalışıyoruz. Boya firmalarından, cephe firmalarından destek arıyoruz. Bulursak onlara yaptırmak istiyoruz, bulamazsak kendimiz yapacağız. Çünkü Tirilye ‘de bir hareket başlatmak lazım, oraya ilgiyi artırmak lazım. Tirilye’nin en büyük sorunu yatak kapasitesi. Yok maalesef. Tek tük butik oteller var ama maalesef yeterli değil. Ondan daha önemlisi şu: Tirilye’nin cazibe merkezi olabilmesi için Tirilye ‘ye veya Mudanya’ya gelen turistin zaman geçireceği unsurlar yaratmak lazım. Şu anda en büyük sıkıntımız bu. Mudanya’da bin 500 yatak kapasitemizin yüzde 34’ü doluyor. Bu yüzde 34’ü dolduranların da ortalama geceleme süreleri 1,5 gece. Şimdi 1,5 gece konaklamalı bir yerde bunun turistik getirisi olmaz. İnsanları yeni oteller yapmaya teşvik etmiyor bu. O yüzden bizim Mudanya’ya gelen insanın daha çok zaman geçirmesini sağlamamız lazım. İşte bu yüzden yaptığımız kamulaştırmalar önemli. Turizm rotaları kuracağız, oluşturacağız; bunlar önemli. Bu ay içinde oluşturduğumuz turizm danışma kuruluyla, çalıştay danışma kuruluyla ilk toplantımızı yapacağız. Bizim buraya gelen insana burada zaman geçirtmemiz lazım. Zaman geçirmek için çok güzel yerlerimiz var ama bunları anlatamıyoruz, tanıtamıyoruz, duyuramıyoruz. Bunun için de başka ihtiyaçlar var; basına ihtiyacımız var, sosyal medyaya ihtiyacımız var, influencerların buraya gelmesine ihtiyacımız var. Kulaktan kulağa yayılması lazım ama yayacak bir şey olması lazım.

HAYRİ TÜRKYILMAZ’A BELEDİYECİLİK ÜZERİNDEN KAÇ PUAN VERİRSİNİZ?

Benim böyle bir not vermem çok yanlış olur. 1 sene önce vatandaş olan Deniz Dalgıç’a sorsaydınız eğer verecek çok ciddi ve doğru bir cevabım olurdu. Ama bugün artık bir Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanı olarak, “geçmişte kavga etmeyelim, onu geriye atalım, ileriye bakalım” diyen bir biri olarak soruya cevap vermem yanlış olur”

MUDANYA NE KADAR ZAMAN KAYBETTİ?

Mudanya 30 yıl zaman kaybetmiş. Bakın şu anda biz Girit Mahallesi’nin de içinde olduğu kentsel alan için bir kentsel tasarım rehberi hazırlıyoruz. Tabelalar, bina cepheleri, yollar, masa-sandalye düzenlemeleri. A'dan Z'ye her şeyi belirliyoruz. Ama soruyorum şimdi size: Burası kentsel sit alanı, yıllar önce bir koruma amaçlı imar planı yapılmış. Peki bu rehber neden bugüne kadar hazırlanmadı? Yapmamışlar. Üstelik yapmadıkları gibi, o alanı da olması gerektiği gibi korumamışlar. Biz şimdi “şurası böyle olsun, burası yüksek olmasın, mevcut dokuyu koruyalım” diyoruz ama iki adım ilerliyorsunuz, Girit Mahallesi’nin içinde 6 katlı, 7 katlı binalarla karşılaşıyorsunuz. Şimdi hangi akla hizmet verildi bu inşaat izinleri? Hangi vicdanla, bu tarihi dokuya bu devasa yapılar yapıldı? Olur mu böyle bir şey? Ama olmuş. Şimdi bu yapıların hepsi ciddi sorun yaratıyor. Bakın, Mudanya bir deprem bölgesi. Gün gelecek, o büyük deprem burada da olacak. Ve işte o zaman bu çürük, yüksek binalar yıkılacak. Her birinin içinde 12 daire var diyelim. Vatandaş diyor ki “Başkan, benim binam çürük. Yeniden yapmak istiyorum. ”Ben de diyorum ki “Yap.” Ama bu sefer adam haklı olarak soruyor: “Yeni plana göre bu arsa 2 katlı yapılaşmaya izin veriyor. Benim 4 katım ne olacak? Onları nereye yapacağım?” Yani 100 metrekarelik 12 daire, 22 metrekareye mi düşecek? Bu saçmalık olur mu? Olmaz. Ama ne yazık ki şehir planlaması uzun vadeli düşünülmeden yapılmış. Hep palyatif, günü kurtaran çözümlerle gelinmiş bu günlere. O yüzden Mudanya 30 sene kaybetmiş. Şu anda elimizde olan imar planlarının hepsi çok eski. Son 10 yılda yeni bir imar planı yapılmamış. Otopark yok, yol planı yok, belediyeye ait sosyal alanlar yaratılmamış. Tabii dönüp dolaşıp mevzuata geliyoruz. Mevzuatımız da ayrı bir sıkıntı. Bakın, Mudanya aslında üç ayrı belediyeydi: Zeytinbağı Belediyesi, Mudanya Belediyesi ve Güzelyalı Belediyesi. Bunların hepsini bir anda kapatıp Mudanya çatısında birleştirmişler. Ne belge var ne kayıt. Herkesin sorununu üst üste koymuşsunuz, devasa bir yığılma var. Biz de bizden öncekiler de, bunları çözmeye çalışıyoruz ama bazı sorunlar var ki çözümü gerçekten çok zor. Mesela Trilye... Kendi içinde özel, benzersiz bir yer. Ama siz burayı alıp Mudanya'nın geneline entegre etmişsiniz. Yerinden yönetilmesi gereken bir bölge aslında. Çok özel bir dokusu var, hassas bir yapısı var. Ama işler o kadar iç içe geçmiş ki geçmişte yaşananlar hâlâ sorun yaratıyor. Mesela bir sel olmuş, o dönemki başkanı Tirilye ‘ye sokmamışlar. Büyükşehir gelmiş, sırf o zamanki başkana kızdığı için Trilye’nin futbol sahasına yüzlerce kamyon moloz yığmış. Bugün hâlâ duruyor o molozlar. Biz defalarca yazdık, “Alın bunu” dedik. Onlar da haklı olarak diyor ki “Oraya arıtma tesisi yapacağız.” Evet, Trilye’nin arıtma tesisine ihtiyacı var mı? Var. Ama futbol sahasına da ihtiyaç var. Kaç gencimiz var, ne kadar spor yapılıyor; bunlar sayılamayacak kadar önemli. Ama sorun şu: Molozu neden oraya döktünüz? Başka yer mi yoktu? Bu, tamamen yerel yönetimler arasında geçmişte yaşanmış, gereksiz bir güç savaşının sonucu. Ama kim mağdur oldu? Trilye halkı oldu. Mudanya halkı oldu.

EĞERCE MAHALLESİ’NDEKİ KAÇAK BİNALARLA İLGİLİ NELER YAPIYORSUNUZ?

Şu anda bazı bölgelerin planları askı sürecinde. Büyükşehir'in 1/5000'lik planları askıda, bizde de 1/1000’lik planlar askıda. Askı itirazları değerlendiriliyor. Bu itiraz süreçleri biter bitmez, oralara müdahale edeceğiz. Ama bir yandan da biz tespit ettiğimiz, plan dışında kalan yerleri yıkıyoruz. Mesela belediyemize ait bir mülk var. Geçtiğimiz günlerde o bölgede yangın çıktı, biliyorsunuz. O baraka dediğimiz yapılar çok derme çatmaydı. Şimdi orayı boşaltıyoruz. Tabii biraz sesler geliyor; “Yıllardır burada oturuyoruz, bizi buradan atmayın” diyenler var. Ama bir yandan da bu yapılar çok tehlikeli. Bu barakalar 40 yıl, belki 50 yıl önce yapılmış. O dönemlerde bir evde bir ampul yeterliydi. Şimdi içinde buzdolabı, klima, bilgisayar, elektrikli ısıtıcı ne ararsan var. Ama kablolar hâlâ eski, incecik. Geçen Ramazan Bayramı’ndan hemen önce yangın çıktı. 11-12 baraka yandı. Eğer yangın bir gün sonra, Arife akşamı olsaydı, belki 20 can kaybı yaşanacaktı. Bu çok büyük bir tehlike. Biz de dedik ki: “Bu yapılar kaldırılacak.” Ama mesele sadece fiziki tehlike değil. Orada başka bir sıkıntı daha var. Zamanında oranın muhtarı yeri parsellemiş, çizmiş, insanlara satmış. Tapu yok ama insanlar para verip o yerleri almış. Sonra el değiştirmiş, beş altı kez el değiştirmiş, bugün orada oturanların çoğu zamanında birine para verip “burası benim yerim” diye yer almış. Ama bu yerler belediyenin mülkü. Tapusu yok. Hisseli tapu olan yerler var. Büyükşehir Yasası’yla, bu yerler köy tüzel kişiliğinden çıkıp belediyeye geçmiş. Yani vatandaşın elindeki “benim” dediği yer aslında belediyeye ait. Vatandaş diyor ki: “Senin yerin değil, benim evim. Ben yıllardır oturuyorum burada. Para verdim.” Haklı mı? Haklı. Ama biri onu zamanında kandırmış. Yine de yasalar açık: Hukuk dışı bir işlemde “bilmiyordum” deme hakkı yok. Bizler kandırılmamakla da sorumluyuz. Ben göreve geldiğimden beri bu konu gündemimdeydi ama hemen kimsenin üstüne gitmedik. Ancak artık iş çığırından çıktı. Yangın tehlikesi, mülkiyet sorunu, kamu güvenliği… Hepsi birleşti. Biz bu alanları boşaltmak zorundayız. Bakın, bu sadece oraya özgü bir durum değil. Eşkel ve Eğerce bölgeleri de aynı durumda. Bir parselde 3 kaçak ev var. Oralarda yıkım kararı olan 500-600 yapı olduğunu tahmin ediyoruz. Hepsine işlem yapamamış olabiliriz ama bu sayı ciddi bir problem demek. Örnek vereyim: Ketendere diye bir yer var. Vatandaşlar video atıyor bana. Diyorlar ki “Evimize ulaşamıyoruz, derenin üzerindeki köprü yıkıldı. Yol istiyoruz, belediye dilekçelerimize cevap vermiyor.” Ben nasıl cevap vereyim? Ev dediğiniz yer devlet arazisinde, kaçak yapılmış. Yol, köprü dediğiniz yer Milli Emlak’a ait. Ben oraya ne yol yapabilirim ne köprü. Zaten orada olmaman gerekiyor. Ama yıllardır görmezden gelinmiş. İşte bizim en büyük sorunumuz da bu. Bir şey size doğrudan zarar vermediği sürece, görmezden geliyorsunuz. Ama biz böyle bir yönetim değiliz. Ben böyle biri değilim. Biz Mudanya’daki tüm çarpıklıklara müdahale etmeye çalışıyoruz. Hepsini bu dönemde çözebilir miyiz, bilmiyorum. Ama bu iradeyi koyuyoruz, bu zihniyeti ortaya koyuyoruz.

Bursa’da Çınarcık Barajı’ndan içme suyu takviyesi başladı
Bursa’da Çınarcık Barajı’ndan içme suyu takviyesi başladı
İçeriği Görüntüle

YEREL SEÇİMLER ÜZERİNDEN 1 YIL GEÇTİ. VATANDAŞLAR MUDANYA’YA NEDEN GELSİN, BİR DEĞİŞİKLİK VAR MI?

Mudanya'ya gelme gerekçeleri hâlâ aynı. Evet, ilave bir durum yok. Biraz evvel söylediğim mevzuatla ilgili konular nedeniyle, mesela bu yaz için dokuz tane tesis planlamıştık. Bunun için Büyükşehir Belediyesi ile protokol yaptık. 9 ayrı noktada plaj yapacak ve yaz sezonuna hazırlayacaktık. Tabii bunun meclisten geçmesi gerekiyor. Fakat nedense bu sadece Plan ve Bütçe Komisyonu’na değil, hem Plan Bütçe ‘ye hem de Hukuk Ortak Komisyonu’na gönderildi. Bence bu yanlıştı. Plan Bütçe Komisyonu yeterliydi. Ancak bu iki komisyon 4 aydır toplanmıyor. En son toplandıklarında da bizim konuyu gündeme almadılar. Biz 7 aydır bekliyoruz. Yaz geldi ama hâlâ Mudanya’da plaj tesisi yapamadık. Halbuki yapmak istiyoruz. Her sabah kalkıyorum, içimden “Yapalım bunu kaçak da olsa” diyorum. Ne olur en fazla? Tirilye'de de var örneği. Kumyaka'da var. Kumyaka’yı zaten Ramiz isimli bir arkadaşımız işgal etmiş. Şu anda cezaevinde. Ama bakın, mevzuat o kadar sorunlu ki. Adam orayı yıllarca işgal etmiş, kapatmış, kimseyi sokmuyor. Su Ürünleri Kooperatifi başkanı olarak suistimaller yapmış. Zimmetine para geçirmiş, başka sorunlar da var. Ama orası hâlâ öylece duruyor. “Bize verin” diyoruz, veremiyorlar. Çünkü mevzuata göre Tarım Bakanlığı'nın Su Ürünleri Kooperatifi’ne vermesi gerekiyor. Kardeşim, bir kooperatif orayı nasıl işletebilir? İşletemez. Zaten baştan yanlış planlanmış. Tirilye ‘deki limanı düşünün, iskeleyi düşünün. Eskiden denize girdiğimiz yerlerdi. Kumyaka’daki balıkçı barınağının olduğu yer de eskiden plajdı. Arnavutköy’ün eski fotoğraflarına bakın, orası da plajdı. Güzelyalı’da limanın olduğu yer de plajdı. Yani kardeşim, başka yer mi yoktu? Niye halkın denize girdiği her yere balıkçı barınağı yaptınız? Üstelik o barınağı yapınca da oraları kamunun elinden çıkarmışsınız. 3 balıkçının olup olmadığı belli olmayan kişiler oralara yerleşmiş, oraları sahiplenmiş. Konaklama mı yapıyorlar, meyhane mi açmışlar, belli değil. Sahiplenmişler. Senede 9 bin lira kira veriyorlar. Biz bunu 18 bine çıkaralım desek ortalığı yangın yerine çeviriyorlar. Sonra da o yerleri onlar kullanıyor. Böyle saçmalık olur mu?

Her akşam alemler yapılıyor, doğru. Ne olduğu belli değil. Orada adam konaklıyor. Allah korusun bir yangın çıksa, biri ölse, sorumluluk bize kalacak: “Sen niye izin verdin, niye denetlemedin” diye. Bu çok tuhaf bir durum. O yüzden sahilde bir şeyler yapmamız lazım. Denize girmek lazım. Bununla ilgili bir müjde vereyim size. Martı Kafe vardı biliyorsunuz, Montania Otel’in hemen yanında, kaldırıma kadar taşmıştı. Onu yıktık. Şimdi Büyükşehir Belediyesi oraya, iki ucunda biri Köfteci Yusuf’un orada, biri de Montania’nın yanında olmak üzere iki plaj yapıyor. Ortasına da güzel bir duvar ve kullanım alanları yapılacak. Şu anda çalışmaları devam ediyor. Yüz günlük bir süre vermişlerdi, bir ayı geçti. İnşaat sürüyor. Ayrıca daha önce konuşmuştuk, arıtma tesisine giderken soldaki iki plaj var: Paşa Beach ve Leon. Onlar da aslında bize tahsis edildi. Boşaltıp düzenlememiz lazım ama komisyon onayı çıkmadığı için hâlâ yapamıyoruz. Bu arada işletmeciler de yaza hazırlanıyor. Bir ay sonra “Çıkın” desek, adam “Böyle saçma şey olur mu” diyecek. O yüzden müdahale edemiyoruz. Bu tamamen zaman kaybı. Oralarda aslında bize tahsis edilmiş alanlar var. Ama örneğin akşam ne yapalım diye soranlara bir şey açmak istiyoruz. Uğur Mumcu Kültür Merkezi için restorasyon projesini verdik. Bu ay kuruldan geçmesini bekliyoruz. Hemen restore edip tekrar gösteri merkezi haline getireceğiz. Bu önemli. Cumhuriyet Müzesi’ni de 19 Mayıs’ta açıyoruz. Orası da müze-kafe olarak hizmet verecek. Bunun gibi iki kamulaştırma daha yapıyoruz Girit Mahallesi’nde. Çok özel iki yapıyı daha kamulaştırıp oraları da sosyal alan haline getireceğiz. Sizin dediğiniz gibi; geldik, yemek yedik, sonra ne yapalım? İşte bu “sonra” için uğrak noktaları yaratmaya çalışıyoruz. Ama tabii ben hayal kuruyorum. Yıkık dökük, ama geçmişte güzel olduğunu hayal ettiğim her binayı kamulaştırmak istiyorum. Param da yok ki… Ama çok güzel yapılar var. Bir kentte insanların gitmesi için iki şey çok önemli: Temizlik ve güvenlik. Bunları sağlamamız lazım. 7 aydır İller Bankası’nda çöp kamyonları alımıyla ilgili kredi başvurumuz bekliyor. Altı üstü 49-50 milyon liralık bir kredi. Faizi yıllık yüzde 28. Sırf faizi düşük diye bekliyoruz. Yoksa başka bankalardan da alabiliriz. Hatta paramız da var. Ama biz ucuza kaynak kullanmak istiyoruz. Çünkü bu Çöp kamyonu dediğiniz şey kamu hizmeti. Bizim en son çöp kamyonumuz 2006’da alınmış. Şu anda kamyonlar dökülüyor. Kazanları delik, suları akıyor. O yüzden bunların yenilenmesi gerekiyor. Bu da Mudanya’nın önemli bir meselesi ve üzerine çalışıyoruz.

BELEDİYE BAŞKANLIK GÖREVİNİZ SONLANDIĞINDA ‘İYİ Kİ BU PROJEYİ YAPMIŞIM’ DİYE HAYAL ETTİĞİNZ BİR PROJENİZ VAR MI?

Mudanya için çok önemli bir hedefim var: Mütareke sürecine ev sahipliği yapmış bu özel ilçemizi UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne sokmak istiyorum. Bu, benim için çok kıymetli bir hedef. Daha önce lansmanını yaptığımız Meydan Mudanya projemiz de var. Bu proje öyle uzun vadeli değil; daha kısa sürede hayata geçebilir. Hatta bu ilk dönemin içinde tamamlamayı hedefliyoruz. Bu proje Mudanya için gerçekten farklı bir vizyon ortaya koyacak. Hem denizden hem karadan gelenleri karşılayan, modern ve işlevsel bir kent meydanı olacak. Bir de hayal gibi gözüken ama bence ulaşılabilir olan bir fikrim daha var: Mütareke Meydanı’nda düzenli senfoni konserleri vermek. Açılır kapanır, hızlıca kurulabilen bir sahneyle o alanı kültürel bir çekim merkezi haline getirmek istiyorum. Belki şu an öncelik sıralamasında geride ama yapılması çok da zor olmayan, sembolik anlamı yüksek bir iş. Ancak insanların acil beklentileri varken bu tür hayalleri anlatmak kolay olmuyor. Haklı olarak diyorlar ki: "Kardeşim önce yolu yap, altyapıyı düzelt."

Whatsapp Image 2025 05 17 At 10.23.37-1

SOKAĞA ÇIKTIĞINIZDA İNSANLAR EN ÇOK NE TALEP EDİYOR?

Vatandaşlardan gelen talepler oldukça çeşitli. Herkesin beklentisi kendine göre değişiyor. Gençler, zaman geçirebilecekleri alanlar istiyor. Kaykay parkı gibi özel alan talepleri var. Çocukların spor ve eğlence ihtiyaçları ön planda. İlginç bir şekilde bazı yaşlı vatandaşlarımız, bugüne kadar parklara gitmeyenler dahi, şimdi parklarla çok ilgili. Parkların otlarının biçilmesi, oyuncakların yenilenmesi gibi konularda ciddi talep alıyoruz. Ancak en önemlisi temizlik. Temizlikle ilgili vatandaşın memnuniyetini önemsiyoruz. Genel Merkez’in başkanlar için hazırladığı birinci yıl karnesinde Mudanya, temizlik konusunda en yüksek memnuniyet puanını aldı. Bu bizim için çok kıymetli. Çünkü gerçekten bu konuda büyük bir gayret sarf ediyoruz. Eksik personelle, eksik ekipmanla 320 kilometrekarelik bir alanda hizmet vermeye çalışıyoruz. Ayazma’dan Mesudiye’ye kadar topladığımız çöpleri Hamitler’e taşıyoruz, sonra tekrar geri dönüyoruz. Burada büyükşehirden beklentimiz var: Mutlaka çöp transfer merkezleri kurulması gerekiyor. Bu konuda bazı girişimler oldu ama maalesef hayata geçmedi. Biz kendi adımıza öneriler sunduk; “Transfer merkezlerini biz kuralım, taşıma işini büyükşehir üstlensin” dedik. Ama onların da bu yükü taşıyacak araçları yeterli değil. Büyükşehrin de mali durumu zor, bunu biliyoruz. Umduklarından çok daha ağır bir tabloyla karşı karşıya kaldılar.