Geçtiğimiz hafta sonu Carrefour arazisinin tek sahibi haline gelen Katılımevim patronu Serdar Turhan’la röportaj yapmak üzere İstanbul’daydım.
Bu mega kentin gökdelenlerinden birinde konuşlanmış olan Katılımevim’in merkezine girdiğimizde (Eşim Melike Baysal’la) bekleme salonundaki televizyonda A haber açıktı.
Tuvaletler, oturma salonu pırıl pırıldı ve de çay-kahve-su ikramıyla karşıladılar bizi…
****
Sonra gökdelenin en üst katını çıktık. Başörtülülerin ağırlıkta olduğu binada Serdar Turhan’ın sekreterinin güler yüzü dikkatimizi çekti.
‘Az sonra 40 yaşlarında, saçına ak düşmemiş, uzun boylu, spor giyinmiş bir genç adam salonda belirdi ve bizi Arapça ağırlıkta yazıların olduğu odasına aldı.
Oda dememe bakmayın, bizim evin tamamından büyük bir salondu.

****
Sonra üst üste sorular yönelttim.
‘Kartal İmam Hatip Mezunu musunuz?’
Şaşırarak “Hayır” dedi, “Nereden çıktı bu?”
Bir başka şaşırtıcı sorum, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la ortak mısınız?”
Serdar Turhan, “Ne o ne de bir başkasıyla ortaklığım yok. Kendi gücümle geldiğim noktadır bu” diye yanıt verdi.
****
Girişte A haberin açık olmasını söylediğimde “Aaaa, girişte televizyon mu var? Farkında değilim. Ama bizim burada her görüşten insan var. Yeter ki vatan haini olmasın!” şeklinde yanıt verdi.
Bingöl doğumlu olduğunu, aile olarak milliyetçi-muhafazakar bir yapıda olduklarını söyledi.
****
Sonra esas konumuza geçtik.
Yaklaşık bir yıl önce bir ortak arkadaş kanalıyla Ahmet Atış’la DownTown’da buluştuklarını, birlikte yemek yediklerini ifade ettikten sonra süreci şöyle anlattı:
“Ahmet Atış, maket üzerinden satın aldıkları Carrefour içinde bir bina satmak istedi bize… Bizim Bursa’da bir binaya ihtiyacımız olmadığını söyleyince, bu kez araziyi teklif etti. Gidip baktık, beğendik. Yüzde 50-50 ortak olmak üzere anlaştık. Ön alım hakkı onda olduğu için gelir paylaşımı üzerine mutabakata vardık. Fakat sonra Ahmet Atış, ekonomik durumunu gerekçe göstererek yüzde 85-15 oranında bir ortaklık payı önerdi. Kabul ettik, 100 milyon doların üzerinde bir ödeme yaptık. Süreç böyle devam ederken, Ahmet Atış oraya tabela astı. Bir türlü inşaat başlamayınca ekonomik sıkışıklığı gerekçe gösterdi. Bu kez kalan yüzde 15’i de 20 milyon dolar civarında bir paraya karşılık aldık. Tapu tamamen bizim üzerine geçti. O sadece inşaat yapacaktı.”
****
Serdar Turhan sürecin devamını şöyle özetledi:
“Aramızda bir sözleşme yaptık. Buna göre madde 1-Ruhsat almadan satış yapılamayacak. Madde 2-Mal sahibinin onayı olmadan satış yapılamayacak. Madde 3-Satılan mal varsa, para arazi sahibinin hesabına yatacak, oradan yüklenici firmaya ödeme yapılacak. Madde 4-9 ay içinde ruhsat alınmazsa, sözleşme iptal edilmiş sayılacak.”

****
Bu noktada Yönetim Kurulu Başkanı Turhan’a sordum, “Bursa’da sağır sultan bile duydu, Atış Yapı Carrefour’dan satış yapıyor diye. Siz neden engel olmadınız?”
Yanıtı şu oldu:
“Satıştan haberim yoktu. Kulağımıza gelen bazı dedikoduları Ahmet’e sorduğumda, ‘3-4 kişiye sattım kendi satış gelirimden orayı karşılarım’ deyince, inandım. Bu satışlardan ne bilgim var ne de onayım. Ahmet bize 900 milyon dolarlık bir kazanç garantisi verdi. İşte geldiğimiz nokta bu! Öğreniyoruz ki orada 1 milyon 300 bin liraya ofis satmış. Toplam satış miktarının da 35 milyon dolar olduğunu duydum.”
****
Konkordato ilan edilmeden önce Ahmet Atış’ın kendisinden borç istediğini, 23 milyon dolar para verdiğini, 15 gün sonra konkordato ilanını basından öğrenince şaşkınlığa uğradığını söyledi Serdar Turhan…
****
Peki bundan sonra süreç nasıl işleyecek?
Serdar Turhan, Atış Yapı mağdurlarını üzmekle birlikte Bursalıların yüreğine su serpecek cümleler kurdu:
“Konkordato komiserleri geldiler, biz süreci anlattık, belgeleri gösterdik, hayret ederek gittiler. Buradan yer alanların muhatabı biz değiliz. Biz mal sahibi olarak oranın projelerini çizdiriyoruz. Bursa’ya yakışır bir şey yapacağız. Bursa’ya bir hançer vurmayacağız. O bölgeyi felç edecek, bozacak bir şey yapmayacağız. 25-30 kat yükseklikte bir çizim yapmıştı Ahmet Atış, biz böyle yapmayacağız. Hormonlu inşaat istemiyoruz. Emsal neyse onu istiyoruz. Alabileceğimiz hak neyse onu alacağız.”