Toplumun gölgesi, bireyin gölgesinden daha karanlık ve daha tehlikelidir. Jung’un analitik psikolojisi bize şunu öğretir: bastırılan her şey bir gün geri döner. Ve geri döndüğünde, çoğu zaman nefret olarak patlar. Lider figürü ise bu nefretin ya taşıyıcısı ya da manipülatörüdür. İşte tam burada polemik başlar: Lider, nefretin aynası mı olacak, yoksa nefretin ateşini körükleyen bir demagog mu?
Sosyal medya linçleri: Bugün bir fenomenin üzerine yönelen nefret, aslında toplumun kendi tatminsizliğinin dışavurumudur. Liderler bu linç kültürünü görmezden gelmez; aksine, onu kendi iktidarlarının yakıtı haline getirir.
Siyasi söylem: Nefret, en ucuz politik sermayedir. Bir lider, “biz” ve “onlar” ayrımı yaparak gölgeyi manipüle eder. Halkın bastırdığı korkular, öfke ve kıskançlık, bir anda politik sloganlara dönüşür.
Günlük yaşam: Patronunu “zorba” olarak gören çalışan, aslında kendi yetersizlik gölgesini patrona yansıtır. Bu nefret, lider–takipçi ilişkisinin mikro ölçekteki yansımasıdır.
Demagog lider: Gölgeyi sahiplenmez, onu manipüle eder. Nefreti büyütür, kutuplaşmayı derinleştirir. Bu lider, toplumun bilinçdışındaki karanlığı iktidarına dönüştürür.
Dönüştürücü lider: Gölgeyi açığa çıkarır, nefretin kökenini gösterir. Onu bilinçli yüzleşmeye dönüştürür. Bu lider, nefretin ateşini söndürmez; onu ışığa çevirir.
Nefret, gölgenin en ucuz maskesidir. Lider, bu maskeyi takarak halkı kandırabilir. Ama biz, bu maskeyi yırtmak zorundayız. Çünkü nefretin büyümesi, gölgenin toplumu ele geçirmesi demektir. Sosyal medyada linç kültürüne alkış tutanlar, aslında kendi gölgelerinin esiridir. Patronunu şeytanlaştıran çalışan, kendi korkusunu görmezden gelmektedir. Politik nefret söylemine kapılan halk, kendi bastırılmış gölgesini liderin ağzından duymaktadır.
Biz, nefretin manipülasyonuna karşı gölgenin bilinçli yüzleşmesini savunuyoruz.
Nefretin liderlikte bir iktidar aracı olmasına izin vermeyeceğiz.
Sosyal medyanın linç kültürünü gölgeyle yüzleşme fırsatına dönüştüreceğiz.
Günlük yaşamda patrona, öğretmene, ebeveyne yönelen nefretin aslında kendi gölgemiz olduğunu kabul edeceğiz.
Gerçek liderliği, nefretin körüklenmesinde değil, gölgenin dönüştürülmesinde arayacağız.
Bu bir çağrıdır: Gölgeyle yüzleşmeden nefretle savaşamayız. Liderin nefret söylemine kapılmak, kendi gölgemizi ona teslim etmektir. Oysa gölgeyi bilinçli bir şekilde sahiplenmek, nefretin zincirlerini kırmaktır. Gerçek özgürlük, nefretin manipülasyonunu reddetmek ve gölgeyle yüzleşmektir…