Borçlar Hukukunda kabul iki şekilde yapılır; açık ve zımni.

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, bir şeyi zımnen yapmak, o işi üstü kapalı, dolaylı olarak halletmek anlamına geliyor.

Hukukta ise, zımni kabul, muhatabın kabul iradesini açık olarak göstermeyip hal ve hareketlerinden anlaşılması demek.

Bir önceki kanunumuza göre:

“İcabı dermeyan eden kimse gerek işin hususi mahiyetinden gerek hal ve mevkiin icabından naşi sarih bir kabule intizar mecburiyetinde olmadığı takdirde, eğer icap münasip bir müddet içinde reddolunmamış ise, akde münakit olmuş nazariyle bakılır”.

Hukukta kabul, kimi zaman susma şeklinde de olabilir.

Teşbihte hata olmaz; size bir teklif yapılıyor, sizden bir cevap bekleniyor; bu teklife açık ve net bir kabul beyanıyla cevap verebileceğiniz gibi, hal ve hareketlerinizle, açık bir kabul beyanı vermeden, susarak da teklifi kabul edebilirsiniz.

Cumhuriyet Halk Partisi’ne, uzun süredir Ankara Siyaseti(!) yapma teklifinde bulunuluyor.

Parti genel merkezi, belediye meclisleri, başkanlar, dört koldan baskı altına alınmış durumda.

Teklif açık: Salı günleri grup salonunda esip gürleyin, dostlar alışverişte görsün türünden kimi etkisiz etkinliklerle vakit geçirin, Özgür Özel’in deyimiyle, majestelerinin muhalefeti olun.

Genel Merkezden örgütün tüm kademelerine dek, partililerin kahir ekseriyeti bu teklifi açık ve kesin bir dille reddeti ve reddetmeye devam ediyor.

Parti üyesi olmayan seçmen de bu red beyanının arkasında duruyor ki, anketlerde Halk Partisiyle ikinci parti arasındaki fark on puana yaklaşıyor.

Gelgelelim, bir de susanlar var.

Susanlar, parti içerisinde mevcudiyeti hayli doğal ve gerekli olan demokratik fikir ayrılıkları karşısında susmuyorlar.

Susanlar, haksızlık karşısında susuyorlar.

Susanlar, şükür ki, esamesi okunmayacak kadar azlar.

Suskunluklarının, bugüne dek -iyi ya da kötü- inşa ettikleri siyasi duruş ve itibarlarından gayrı zarar verebileceği bir şey yok.

Ancak bu suskunluğun ve suskunluğun karşısına dikilen partili iradesinin gösterdiği bir şey var: Zamanınız geçti beyler ve hanımefendiler. Sizler, eski siyasetin temsilcileri olarak, halkın ve bilhassa gençliğin durdurulamaz biçimde akan coşkun selini teşhis etmekte başarılı olamadınız. Bu öyle bir coşkun sel ki, yarın eğer oyalanır, majestelerinin muhalefeti haline getirilmek istenirse, bugün dimdik arkasında durduklarının da karşısına geçmeyi bilir.

İşte bu coşkun seli oluşturan yeni nesil kitlelerin de, tahammül edemediği bir şey var: Susmak.

Ellerinin arasından kayıp giden yaşamlarını ve geleceklerini tutup yakalamak, yoluna koymak ve iyileştirmek ümidini onlara veren bir yeni hareket ve tarz-ı siyasetin varlığını gördüler.

Bu yüzden, Ankara Siyaseti tekliflerine verilen açık kabul beyanlarının yanında, susarak yapılan zımni kabullere de tahammülleri yok.

Yıllarını siyasetle uğraşarak geçirmiş kişilerin bu açık gerçekliği göremiyor olmaları insanı gerçekten şaşırtıyor; fakat söz konusu şaşkınlık, bu öfke ve coşkunun gelip geçiciliğine bel bağlayanların, yeri geldiğinde “bir kaç haftada” sönümleneceğini düşünenlerin yakın gelecekte yaşayacakları şaşkınlıklar karşısında, sanırım hafif kalıyor.