En güzel duyguların kaynağı olan mıdır yoksa katili mi?
Kadın, birey olarak her ikisi de olmaklığı taşır ve bu durum kadının karşısındakinden değil kendisinden gelen yansımadır. Kadın, doğan güneş, açan çiçek, yağan yağmur, akan nehir olup hayranlık doğururken de kendisi, fırtına, hırçın, gece, kuraklık olurken de kendisidir. Kadının durduğu yer ona olan bakışı, etkiye tepki üzerinden doğurur.
Unutulmamalıdır ki insan istediği şeye kendisini layık hale getirmelidir.
Kadının haklı beklentisi, kadın oluşundan gelen kalbinin dışa vurumudur. Saygı, sevgi, değer görme, arzulanma, özlenme, önemsenme, barınma, ihtiyaçlarının karşılanması ve her iki durumda da ihtiyaç duyduğu güvenin sağlanması. Tüm bunlar kadın için kalbinden gelen kadınsallıktır ve bunları beklemek hakkıdır çünkü kadın, bekleyen olurken erkek tam tersi olarak bu beklentilere cevap verip karşılayandır. İşte burada devreye kadının kendisine duyduğu öz saygı girmektedir.
Kadın, kendisine saygı duymalı, sevmeli, değer vermeli, önemsemelidir. Kendisine saygı duyup önemseyen kadın, kendisini geliştiren, kültür düzeyini arttıran, okuyan, kendisi, ailesi ve devleti için faydalı olup sadece bugüne değil yarınlara kalbiyle, ruhuyla dokunarak güzelleştirendir. Bahsettiğim konunun parayla, malla, eşyayla, makamla ya da karşısındakiyle hiçbir alakası yoktur. Biz, kadının kendi bireyliğini göstermeye çalışıyoruz.
Kadın, bir meta ve sadece bedenden ibaret değildir. Kadınlığını gelip geçici eşyaya ve nefsine hoş gelen, heyecan veren sahte tatminlere yöneltip harcayanın göreceği muamele bundan öteye gitmeyecek, kadınsallığa duyulan saygı olmayacaktır. Anlaşılmalıdır ki kadın olsun erkek olsun kendi öz saygısını yitirmiş olanın bu saygıyı görmesi mümkün değildir. Maalesef doğruyu göstermek adına belirtmeliyim ki, kadının vereceği en güzel duyguların kaynağı olan kutsiyet, kültür, önemseme, değerli hissettirme, anlam katma gibi değerler varken tüm bunlardan yoksun, duyguların katili olan, sadece tensel bir olguysa kendi değerini yok eden, kendisini ucuzlatan yine kendisi olmuyor mu? Kadın gibi güzel ve özel bir kutsiyetin, kendisini ucuzlatarak değersizleştirmesi zalimlik değil mi? Oysa kadın, Kutsî hadiste,
"Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi istedim" denilişindeki gizli hazinedir çünkü kadın ilahî dokunuşun elleridir, gözleridir, kalbidir. Kadın, önce kalbinden sonra bedeninden etiyle, kanıyla, kemiğiyle, canıyla ve tüm insanî duygularıyla can var edip bu canı tüm dünyaya hediye edip yetiştirendir.
Kadın, aşktır, özlemdir, hasrettir, merhamettir.
Kadın, kalptir, ruhtur, edeptir, ahlaktır, sadakattir.
Kadın, cazibedir, güzelliktir, arzudur.
Kadın, saf ve özel duygulara, varlığın aslına, ilahî olana dokunuştur.
Kadın, Hz. Hatice, Hz. Fatıma’dır.
Bu kadar özel olan ilahî bir kutsiyetin sır olan hazineliğinden habersiz, kendisini sadece beden gören, aslına yücelmek yerine tatminlikler için kutsiyetini heba eden, kendisini metaya dönüştüren olması sadece bunu yapan kadının kendisi için değil yarınlar için de ne kadar üzücü bir durum.