İbadet, varlığı kabul edilen yaratıcıya karşı, inancın göstergesi olup özünde inancı yaşama hissiyatının tatminliğini oluşturan eylem ve söylemlerdir. İbadet; itaat etmek, boyun eğmek, tevazu göstermek, olarak tanımlanırken, kulun Allah'a karşı sevgi, saygı ve bağlılığını gösteren duygu, düşünce ve davranış biçimleri, Allah'ın emirlerini yerine getirmek, yasakladığı bütün haramlardan uzaklaşmak manasındadır. Peygamber efendimiz,
Allah, sizin şeklinize, görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalplerinize yani amellerinizi hangi niyetle yaptığınıza bakar.
buyuruyor. Allah’ın nazargahı kalptir ve Allah bizden, adaletli, dürüst, merhametli, yardım sever yani iyi bir insan olmamızı istiyor ve yine Allah,
“Pislik ve kötülükten uzak dur. Kendini abartıp vazgeçilmez zannetme. Her şeye sahip olmaya çalışıp hayatı kendin ve toplum için yaşanmaz kılma. Büyüklük hastalığına kapılma. İyiliği karşılıksız yap. Bir gün öleceğini unutma. Öfkeyle hareket etme. Yaptığın şeyleri gösteriş için yapma. Görevini kötüye değil iyiliğe kullan. Paylaşmanın değerini bil. Güzel çirkin, doğru yanlış, hak ve batıl farkını bil ve ona göre yaşa. Bencil olma. Yalandan uzak dur. Önyargıda bulunma. Annene, babana ve insanlara saygılı ol. Her zaman adaleti gözet. Kendini övme. Kararların hak üzerine olsun. Kendini değil Rabbini hamd et.”
buyurarak nasıl gerçekleştireceğimizi de öğretmektedir. Tüm bunların yanında Allah’ın emir ve yasaklarına, haram ve helallerine eksiksiz bir şekilde uymak farzdır.
Şimdi, İslam’ın şartı ve ibadet olarak zikredilen uygulamalar hepimizce bilinen Namaz, Oruç, Hac, Zekât ve Kelime-i şehadettir ve her ibadetin evveli, ibadet anı ve sonrası olarak şartları vardır. Öncelikle bu uygulamalar neden İslam’ın şartı ve ibadet olup yapılması farzdır? Çünkü bu uygulamalar Allah’ın insandan istedikleridir! Doğru mu? Evet doğru. O zaman, Allah’ın insandan istediği her şey İslam’ın şartı ve ibadet olmuyor mu? İşte burada devreye ibadetin, bizden istenildiği gibi iyi bir insan olarak yapılma şartı giriyor çünkü niyet amelin özü olup ameli ibadet ya da küfür yapan ruhtur. Bizler önce iyi bir insan olacağız çünkü Allah’a olan inancımızın samimiyeti, iyi bir insan olmayla yaşanıp ispat bulur. Samimiyetsiz ibadetin gayesi kulluk değil çıkar olur.
Namaz mı kılacağız? İnancımızı yaşama hissiyatının tatminliğine ermek için kılalım ama namazın içinde yasaklı, haram ve Allah’a isyan olan herhangi bir şey olmadan kılalım. Eğer varsa yaptığımız Allah’a ibadet değil küfür olur. Namazın içinden kasıt, namazı kılan bizlerin kalbidir çünkü ibadet kalpten olmalıdır. Kalbinde küfür olanın ibadeti de küfür olur. Kalbinde yalan olanın ibadeti yalan olur. Nasıl ki Allah’a inanç olmalı. İnanç varsa ibadet olmalı. O zaman ibadette kalp, kalpte doğruluk, adalet, ahlak bulunmalı. Ahlaksız ibadet en büyük küfürdür.
Herkesin önce kendisi için “Kral çıplak!” demesinin zamanı gelmiş de geçmiştir.