İman, güvenmek ve samimiyetle inanmak anlamlarına gelir ki inancın samimi olması, inanmanın da bir bilginin, düşüncenin ve yaşam tarzının doğruluğunu aklen ve kalben kabul etmek oluşuyla, inanılan şekilde yaşamaktır.
İnsanlar, “İnandık ve iman ettik” derler. Bir insan inanıp iman ettiyse o zaman inancı gereği yaşamını yeniden düzenlemiştir. Bu sebeple iman aslında kişinin kendisi için bir dönüşüm, bir devrim anlamı içerir. İşin içinde inanılan doğrultuda gerçekleşen dönüşüm yoksa bu iman devreye girmemiş demektir. İman ettim ama yaşantım mevcut durumunu koruyorsa yaptığımız inanmayı iman ile aynı görmektir.
Dünyanın en büyük devrimcisi yani insanı, toplumu, yaşamı olumlu ve insanî yönde mevcut durumundan alıp daha iyi, daha güzel yapan, insanı hayvandan daha aşağıda olmaktan kurtaran yolu açan, tüm yaratılmışlığa hak ettiği değeri veren ve böyle olması gerektiğini öğreten Hz. Muhammed olduğu gibi O’na samimiyetle inanıp iman edenler, gösterdiği yolda yürüyenlerdir.
İman, kabul edilen öğretinin sadece işimize geldiği taraflarını değil tamamını kabul ederek uygulamaktır.
İman, rahmaniyet olan vasıflar içinde yaşarken, yalan, sahtekârlık, nefret, görevi kötüye kullanmak gibi zulmanî vasıflardan uzak durmaktır. İman, inanca sahip çıkarak korumak ve bu değerle bulunmak olurken, kendi çıkarın için kullanıp aykırı davranmak ve yaşamak değildir. Kimse kimseyi imana ait değerlerle kandırmasın. Unutulmamalıdır ki iman edilen değer samimiyet yoksa güzelleştirmek yerine rezil eder.
İman sahibi insanların önceliği, kendisine, ailesine, topluma faydalı bireyler olarak, bu konuda sürekli kendisini geliştirmek olurken, yaptıkları işi en güzeliyle, adilce yapmaktır. İmanî değerleri giyinme amacı, kandırmak, çıkar sağlamak değil faydalı olmaktır. İnsan öyle bir yaşamalı ki, vardığı yerde gülümseyen yüzü olmalıdır çünkü, hayat seçimlerinin seni götürdüğü yere yapılan yolculuktur. Yaşamsa yol! Yürümek yaşamaktır, nasıl yürüdüğünse hayatındır aslında. Hayat, her şeye rağmen sürer her şeye rağmen biter sonuçta. Yaşamak lazım hayatı ama ölümü de kucaklayabilmek. Yüzün olması lazım gülümsemek için o son anda. Hayat yürümek ama insanca. Gülümsemek için güldürmek gerek. İşte öyle yürümektir hayat bu, iman üzerine olmakla mümkündür ancak.
İnsan ya iman üzerine olmalı ya da iman ettim dememeli. Neden?
Çünkü iman öyle bir değerdir ki sadece bu dünya yaşamı için geçerli olmayacak kadar kutsî ve büyüktür. İman, ölümden sonra yaratana dönüp yaşadığı hayatın, eylem ve söylemlerinin hesabını verebilme duruşudur. İnsan öyle bir yaşamalı ki, tövbe etmeye yüzü olmalıdır. Onun için insan inandığı değerlere sahip çıkarken bu sahiplenmeyi kendisi için uygulayarak yapmalıdır. Bir başkasının üzerinden cömert olmak kendimizi kandırmaktır. Cenab-ı Allah,
İnandık deyin, iman ettik demeyin.
buyuruyor. İman her ne kadar toplumu da ilgilendirse de özünde bireyseldir. Herkes kendi imanını kendisi için oluşturmalıdır.