Bir haftadır kamuoyunu meşgul ediyor Mehmet Akif Ersoy dosyası. Evet, bu ismiyle meşhur oldu, biz de aynen aldık kabul ettik. Çünkü artık iyice anlaşıldı ki; bu sadece basit bir soruşturma değil, aktörlerinin şöhreti, iktidar içindeki konumları ve medya dünyasında işgal ettikleri yer itibarıyla hacimli, kalın bir dosya. Bu dosyanın içinde uyuşturucu var, toplu seks var, medya dünyasının parıltılı yıldızlarının içine düştükleri derin karanlıklar var, dünün bir kısım İslamcılarının parayla buluştuklarında nasıl da tefessüh ettikleri, çürüdükleri var. Var da var.

Bu haliyle bakıldığında en az olan şey hukuk ve adalet arayışı. Kimse Mehmet Akif Ersoy’un uyuşturucu kullandığı ya da medyadaki gücünü kullanarak bazı kadınlarla girdiği çarpık ilişkiler yüzünden tutuklandığına inanmıyor. İşin kötüsü bazı fanatik tarafgir dışında kimse Mehmet Akif Ersoy dosyaya yansıyan ve mide bulandıran eylemleri yapmamıştır da diyemiyor.

Öyleyse olan bitene bakıp biz ne diyeceğiz; ne demeliyiz?

Hukuki bir dille ifade edecek olursak kısaca bir hakkın kötüye kullanılması.

Nasıl?

Şöyle; evet insanların bilerek isteyerek işlediği cinsel günahlar kendileri ve eğer bir inançları varsa tanrıları dışında kimseyi ilgilendirmez. Ama bu ilişkiler medyadaki güç kullanılarak, insanlar işinden ya da pozisyonundan olmak gibi tehditlerle, baskılarla mobinglerle sağlanıyorsa artık bu kamunun dolayısıyla ceza hukukunun sahasına girer. Yine aynı şekilde uyuşturucu kullanmak, daha ötesi birilerine uyuşturucu temin etmek, birilerini uyuşturup kullanmak da suçtur ve devletin bu olayları tespit etmesinden ya da şikâyete konu edilmesinden sonra bir soruşturma başlatması da olağandır.

Olağan olmayan ne? Aynı rezaletlerin çok daha fazlasıyla başkaları tarafından işlendiği bir vakıayken onların üzerine gidilememesi… Yine olağan olmayan, olmaması gereken ne? Tutuklama gerektirmeyen iddialar ve suçlamalara bir de örgüt ilave ederek tutuklama kararı verilmesi. Yani devletin bu iddiaları soruşturması bir hak ama bu hakkı kimine karşı kullanıp kiminden esirgemesi ve çoğu zaman yaptığı gibi soruşturmayı bir güç gösterisine dönüştürüp şüphelileri tutuklaması bir hakkın kötüye kullanılmasıdır bana göre.

Peki devlet daha doğrusu iktidar, bir hakkı kötüye kullanarak Mehmet Akif Ersoy ve arkadaşlarını niye tutukladı? Bir haftadır kulislerde bu işin siyasi boyutu yazılıp çiziliyor. Enteresan olan bu defa bu konu sayıları parmakla gösterilebilecek hale gelen cılız muhalefet medyasından değil de yandaş medyanın bir bölümünden, özellikle de Serhat Albayrak’ın yönettiği Sabah gurubundan yayılıyor. Bu durum da ilk bakışta bunun Erdoğan sonrasına dair bir iç iktidar kavgası olduğu zannını güçlendiriyor. Buna hayır denilemez, elbette bunca gürültü biraz da bunun için kopartılıyordur, birileri olan biteni kendi menfaati doğrultusunda kullanmak istiyordur ama bana göre bu hadisenin hiç değinilmeyen daha doğrusu benim pek duymadığım çevre temizliği gibi başka bir yönü de olabilir, şöyle ki;

Uzun Ak Parti iktidarı dönemlerinde Ak Parti hem kendi çok kirlendi, hem de çevreyi çok kirletti. Ve bana göre birileri senin kirin sana kalsın ama kirlettiğin çevreyi temizle öyle git diyor olabilir. Elbette bunu benim yazdığım açıklıkta söylemezler de mesela şöyle derler: Bu yolsuzluklar, kara para, kumar, sanal bahis, uyuşturucu trafiği yüzünden dünya finans çevrelerinde çok kötü duruma düştük, bir temiz eller operasyonu yaparsanız para muslukları açılır siz de biraz rahatlar, kim bilir bu sayede önümüzdeki seçimleri bile kazanabilirsiniz.

Peki, Ak Parti bu çevre temizliğini yapabilir mi? İmkânsız dememek için zor diyorum çünkü çevre temizliğinden önce çevreyi temizleyecek elin temizlenmesi gerekir. Bu yazıyı bir tebessüm cümlesiyle bitirelim; soğuk suyla gusül abdesti alır nasuh ve bir tövbe derse neden olmasın.