Türkiye’de siyasete ilgi duyan herkesin tanıdığı biridir Mümtazer Hoca. Bir siyaset bilimi hocası olmanın yanı sıra çok tanınan okunan iddialı bir köşe yazarıdır. Siyasetle ilgili görüş ve düşüncelerini kendine has üslubuyla ve çoğu kez de iddialı ve köşeli bir şekilde yazıya döker.
Gençliğinden beri ülkücüdür, ülkücülükten 12 Eylül sonrası hapse girmiş, siyasi duruşunun bedelini ödemiş, yetmemiş, iddialı yazılarını yazdığı gazete nedeniyle 15 Temmuz sonrası yine yorucu yargı süreçlerine muhatap olmuştur. Başkası olsa çektiğim yeter deyip bir kenara çekilirdi ve bu belki ilk bakışta çok akıllıca da olurdu. Ama dedik ya o bir yanıyla hala ülkücü diğer yanıyla da ülkesinin sorunlarına duyarlı ve kendince çözümler arayan iddialı bir yazardır, o yüzden bir kenara çekilmek yerine zor zamanlarda tam siper yatanlara inat ülküsü ve ülkesi için tam anlamıyla durumdan vazife çıkararak yazmaya devam etti.
Mümtazer Hocanın adı son zamanlarda Bahçeli’nin başlattığı ve iktidarın terörsüz Türkiye, muhalefetin demokratikleşme ve barış süreci dediği süreçte yeniden gündeme geldi. Bahçeli’ye olan yakınlığı nedeniyle barışa giden yolun teorisyenlerinden biri hatta birincisi olarak görüldü. Kendisi her ne kadar Devlet Bahçeli ya da MHP ile organik bir bağım yok, Bahçeli’yle cezaevinden çıktıktan sonra teşekkür ziyareti dışında görüşmedim dese de yazdıkları ile Bahçeli’nin konuşma metinleri arasındaki paralellik ve amaç birliği ister istemez Mümtazer Türköne’yi Kürtlerle yeni barış sürecinin tam göbeğine oturttu.
Allah var hoca da hakkını verdi bu yerin, gerek yazılarıyla gerekse bizzat kendi çektiği ya da medyascope vb.You Tube videoları ile sürece destek verdi, önemli katkılar sundu. Biz de kendisi ile yüz yüze ilk defa yönetim kurulu üyesi olduğum Hak İnisiyatifi Derneğinin 15-16 Şubat 2025 tarihlerinde Diyarbakır’da düzenlediği 3.Kürt Formunda tanıştık. Hocanın birikimi, hoşgörülü ve mütevazı duruşundan çok etkilendim doğrusu ve o tarihten sonra birkaç kez telefonla görüştük. Nihayet geçtiğimiz hafta sonu Pazar günü Mümtazer Hocayı yazlığında ziyaret ettim.
Maksadım son gözaltı ve tutuklama dalgasıyla iyice sertleşen siyaseti ve ülkenin geleceğini konuşmak, hocadan biraz iyimserlik koparabilmekti ama itiraf edeyim ki bu mümkün olmadı. Olan biten Mümtazer Türköne’yi de tedirgin etmişti anlaşılan, oldukça endişeli gördüm. Bahçeli’nin girdiği barış süreci yolundan dönemeyeceğini, ama onun da gücünün bir sınırı olduğunu, gücü oranında ilerlediğini, Erdoğan’ın CHP ile girdiği siyasi çatışmanın Kürtlerle yürütülmeye çalışılan barış sürecini de sonunda torpilleyebileceğini düşünüyordu. Ancak eğer bir umutsa o da nesnel şartların Erdoğan’ı erken seçime mecbur edeceğini, ülkenin şu anda yönetilemediğini söylüyordu.
Sokağın acılarını çekmiş bedelini de ödemiş bir siyaset bilimci olarak CHP’nin üzerine daha fazla gidilmesi halinde kitlelerin çok kolay provoke edileceğinden endişe ediyordu. Açıkçası benzer endişeleri ben de taşıyordum ama üstüne vazife olmamasına rağmen durumdan vazife çıkararak ülkesine siyasi bir çıkış yolu arayan Mümtazer Türköne ile birkaç saat sohbet etmek bana çok iyi geldi. Nihayetinde ben de durumdan vazife çıkaran kendi halinde bir yazarım, elimizden gelen şimdilik bu, Mümtazer Hocayı barış yolundaki çabalarından dolayı tebrik ediyorum, Allah gayretini artırsın.
Bu ziyaretin ve bu yazının ülkemizin barışına ve demokrasisine küçük de olsa bir katkısı olması dileğiyle…