PKK kendini feshetti, Türkiye’nin yarım asrını işgal eden terör örgütü fişini çekti ve faaliyetlerine son verdi. Hayırlı olsun-ki her hâlükârda hayırlı bir olaydır- sevinmeli mutlu olmalıyız. Ama olamıyoruz sanki, peki, niye böyle?
Mutlu olamıyoruz çünkü hayatımıza hükmeden nice büyük kötülükler gibi bunun da birdenbire hayatımızdan çıkması büyük bir boşluk oluşturuyor, tabiat boşluk kabul etmeyeceği için o boşluğa bir sürü yerli yersiz endişeler doluyor ve çengelli sorular üşüşüyor kafalarımıza;
“Gerçekten silahları bıraktılar mı, bıraktılarsa nereye kime teslim ettiler?”
“Türkiye’de bitti ya Suriye’de, SDG’de silah bırakacak mı?”
“Silah bırakan teröristler n’olcak? Yoksa bunlara af mı çıkacak?”
“Ne aldık, ne verdik?
Sorular sorular, bitmeyecek sorular. 50 yıllık bir terör örgütü her yılın ardında bir soru bıraksa 50 soru eder, normal. Ama ben inanıyorum siz de inanınki PKK bitti. Nasıl bu kadar emin olabiliyorum? Çünkü PKK artık kendisi ve temsil iddiasında bulunduğu Kürtler dâhil hiçbir ülke ya da gurubun işine yarayan bir örgüt değildi. PKK kendisiyle dost düşman bütün kesimlerin ortak çıkarlarının kesişim kümesinde bitti/bitirildi. Amerika İsrail İngiltere gibi küresel ve bölgesel oyuncular da bölgedeki amaçlarının önünde engel olarak görüyorlardı PKK’yı. Çünkü Türkiye’nin yıllar içinde yoğun diplomatik çabaları sonucu PKK terör örgütü listesine girmişti.
Kürtlerin bölgede meşru bir aktör olarak kabul edilebilmesi için PKK’nın terör listesinden çıkarılması gerekiyordu. Hem artık kendi kabulleri ile PKK’da misyonunu ifa etmiş, siyaset yoluyla duyuramadıkları seslerini silah yoluyla tüm dünyaya duyurmayı ve Kürt sorununu ülkesel olmaktan çıkarıp önce bölgesel sonra küresel boyuta taşımayı başarmışlardı.
Bu yazdıklarımızdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “terörsüz Türkiye yolundaki” çabalarını, başarılarını küçümsediğim sonucu çıkmasın. Elbette PKK’nın silah bırakmasında Türk Ordusunun özellikle gelişmiş İHA ve SİHA’larla örgütü baskılayarak adeta meflûç hale getirmesinin de önemli bir payı var. Ama PKK yukarıda da belirttiğimiz gibi yıllar içinde Türkiye ve Ortadoğu’da çıkarları olan ülkeler için kullanışlı bir partner ve araç haline gelmişti. O ülkelerin çıkarı PKK’yı yaşatmak var etmek yönünde olsaydı PKK istese de kendini feshedemezdi.
Her neyse öyle ya da böyle bu iş terör yönüyle bitti/bitirildi ama Kürt sorunu hala devam ediyor ve çözüm bekliyor. Süreci başlatan iktidarın zımni kabulüyle İmralı süreci Suriye’deki gelişmeler üzerine başlatıldı ve süratli bir şekilde sonuca gidildi. Yani stratejik konjonktür PKK’nın Türkiye’de tasfiye edilmesini gerektiriyordu. Böylece Türkiye Suriye’de oluşabilecek bir Kürt Statüsüne karşı ön almayı düşünüyor, biraz amiyane tabirle ifade edecek olursak kendi Kürdünü kimselere yar etmek istemiyordu. Bu planında ne kadar başarılı oldu zaman gösterecek ama Suriye’de istediğine tam ulaşamamış olsa da Türkiye kendi içinde terörü bitirmekle çok büyük bir kazanım sağlamıştır şüphesiz.
Şimdi devlet kendi kamuoyuna, PKK da kendi tabanına bu fesih hadisesini kendi yanından anlatacak, kendi kazanımlarını abartacak, diğerlerininkini görmezden gelecek, mümkün mertebe göstermeyecek bu da normal ama herkes şundan emin olsun ki terörden ahlakını ve vicdanını yitirmiş bir avuç azgın azınlığın dışında hiç kimse hiçbir şey kazanamaz. Terörün bitmesiyle de bu azınlığın dışında kalan Türküyle Kürdüyle herkes kazanır. Terörle mücadeleye ayrılan devasa bütçenin ülkenin ekonomik refahına geri dönecek olması, terörden arındırılmış bölgelerdeki turizm gelirleri düşünüldüğünde kazancın büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
Strateji gerektirdi terör bitti çok şükür ama Kürt sorunu hala duruyor ve strateji burada çalışmaz. Silah bitti şimdi samimiyet ve siyaset zamanı. Kürt sorunu PKK’da olduğu gibi çıkarların kesişim kümesinde fırsat kollayarak çözülmez. Sorunun çözümü demokrasinin geliştirilmesiyle olur. Demokrasiyi ise matematikteki olmayana ergi metoduna müracaatla kolayca geliştirip çıtasını yükseltebiliriz. Bilindiği üzere olmayana ergi metodunda neyin olmayacağından yola çıkılarak neyin olacağı bulunur. Neyin olmayacağını özellikle son zamanlarda atanan kayyumlar, gittikçe dozu artan gözaltılar, tutuklamalar, kısıtlamalar, araçsallaşmış yargı eliyle fazlasıyla tecrübe etti hükümet, artık sıra olacak olana geldi.
PKK’nın feshi iktidara ülkeyi bu ekonomik bunalımdan ve krizden çıkarmak için müthiş bir fırsat sundu. İnşallah hükümet köprüden önceki bu son çıkışı da kaçırmaz. Çünkü o son çıkış bizi daha aydınlık demokratik bir ülkeye çıkarır, diğer karanlığı tarife dahi gerek gerek yok zaten içindeyiz. Bazıları kızacak biliyorum ama Kürtler bir kez daha Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti için tarihi bir rol oynuyorlar/oynayacaklar. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda Kürtlerin de bir devletidir.