Günlerdir isminin başında akademik bir unvan ya da uzman titri olan kimselerin açıklamalarına doymuşsunuzdur. Fakat bu doygunluk bilgiyle beslenmekten ziyade, fazla abur cubur tüketenlerin yaşadığı şişkinliğe benzerdir diye düşünüyorum. İnsan hayret ediyor, İran üzerine konuşacak yüzlerce uzmanımız varmış meğerse. Tabi bu uzmanlarımızın neredeyse hiçbiri Farsça tek bir kelime bile bilmiyor, bırakalım Farsça bilmeyi, İran edebiyatından bir metni bile baştan sona okuduklarından şüpheliyim. Birçoğu hiç İran’a gitmemiş, hayatlarında İranlı arkadaşları olmamış kişiler. Buna rağmen mangalda kül bırakmıyorlar, aman ne tahliller, ne bilmişlikler. Kendileri de farkındalar, nasılsa söylenen her söz gürültüde kaybolacak türden, bu nedenle içinden geçeni söyle gitsin. Son günlerde şahsen böyle uzmanlara maruz kaldığım da oldu. İran’ın çökmesine birkaç gün kaldı, ABD uçak gemileriyle İran’ı yok edecek, haftaya rejim düşer, Hamaney’i kuş gibi avlarlar, nükleer tesislerin imhası tamamlanınca zaten her şey biter v.s. Hiçbir bilgisi olmadan çok şey söyleyen bu zat-ı muhteremleri duymazdan gelmeye çalışmak en iyisi.

Bir önceki yazımı okuyanlar, savaşın gidişatı ve İran’ın direnci konusunda yazdıklarımı hatırlarlar. Doğru tespitler yapabilmek için kâhin olmaya lüzum yok. Elbette bizim de bilmediğimiz, ancak diplomatların ve istihbarat elemanlarının elinde bulunan bilgiler mevcut. Bu yüzden yanılma payımız her zaman var. Fakat şükürler olsun ki bilmediğimiz konuda yazıp, konuşacak değiliz. Bu cesaret cahillere has bir özellik. Bu kimselerden uzak durmayı başaramadığınızda, yazıma yansıyan üsluptan da anlaşılacağı üzere biraz asabı bozulabiliyor insanın.

Okuma kolaylığı için soru-cevap tarzında yorumlarımı arz etmeye çalışacağım. Kişinin kendisiyle röportaj yapması garipliğini içerse de de işlevselliği nedeniyle hoş görmenizi diliyorum.

· Bir hafta geçti, İsrail İran’da birçok önemli komutanı şehit etti, binlerce noktayı vurdu, İran ne kadar dayanabilir?

- İran yıllarca dayanabilir. Onun direncini tamamen yok etmek ve teslim almak için, hava operasyonları yetmez. Neticede İran, dağların içinde füze üretmeye devam ediyor. Gerektiğinde Kuzey Kore’den doğrudan ve yine onun üzerinden Çin ve Pakistan gibi ülkelerden askeri malzeme alabilir. İran’ı, Irak’ta olduğu gibi, karadan işgal etmek imkânsızdır. Türkiye’nin iki katından daha büyük, çok zorlu coğrafi koşulları ve sert bir iklimi olan İran, neredeyse 90 milyon nüfusa sahip. İslam Devrimi henüz çok tazeyken, Sovyet ve ABD kamplarının ikisi birden Irak’a silah yağdırırken ve İran’ın henüz gerçek bir ordusu bulunmuyorken bile İran halkının büyük seferberliği ile ülke kurtarıldı. İran’ın şimdiki gücü ve kara saldırısının sadece çıkarma gemileri ve hava indirme operasyonlarıyla yapılabileceği düşünüldüğünde, böyle bir girişimde İsrail’in yanında kim olursa olsun intihardır.

Bununla birlikte İran halkı; Irak Savaşı, bölgesel mücadeleler ve acımasız ambargolar karşısında dayanıklılığını ispat etmiştir. İsrail halkı ise, dünyanın en güvenli yeri olduğu iddia edilen topraklarda, müreffeh, rahata alışkın ve şehirlerinde savaş görmemiş bir toplum olarak ancak birkaç hafta daha bu duruma tahammül edebilir. Unutmamak lazım, İsrail daha önceki tüm savaşları yıldırım hızıyla kazandı. Çabuk netice alamazsa, ne insan niceliği ne de moral olarak uzun bir savaş sürdüremez.

Ayrıca Şii dünyasını hiç tanımayan uzmanlar, İran’ı motive edecek unsurlardan bihaberler. Önceki yazımda, İsrail saldırısının sabahının Gadir Hum Bayramı olduğu, bu nedenle muhalif ayaklanması bir yana, halkın rejimle çok daha konsolide olacağını söylemiştim. Öyle de oldu. Muharrem ayına ise bir haftadan az kaldı. Şii, Alevi ve tasavvufi akımlar için hiçbir şey Muharrem’den, Kerbela Vakası’ndan ve Hz. Huseyn’in kervanına dâhil olma arzusundan önemli değildir. Saydığım bu inanç gruplarının hayatının merkezinde Muharrem vardır. Şehitlik, hiçbir inanç topluluğunda bu derece önemli değildir. Hele Muharrem ayında şehit olmak, bu inanca dâhil insanlar için tam bir bayramdır. Matemin başladığı 1 Muharrem’den, Hz. Huseyn’in 40’ının çıktığı erbaine yani 20 Safer’e kadar, bütün Şii toplumu, bilhassa sivil organizasyonlarla seferberlik içindedir. 1 Muharrem’den 20 Safer’e kadar bırakalım İran’da isyan çıkmasını, bütün bir bölgede direniş azmi yükselecektir. 10 Muharrem’de Kerbela’ya dikkat edin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

· ABD, Rusya ve Çin gibi büyük güçler savaşa müdahil olur mu?

- Hiçbiri bunu istemiyor. Trump, belli ki birçok zafiyeti ve ABD’nin iç karışıklığa sürüklenme tehditleriyle Neo-Con ekibi engelleyemedi. Trump’ın ipini şimdilik tutuyor gibiler ama ABD’de güç mücadelesi de sürüyor. Cumhuriyetçi Parti ve devletin içinde önemli gücü olan Paleo-Con’lar ABD’nin savaşa girmesine cepheden karşı. Trump’a, en azından ateşkesin sağlanması ve İran ile masaya oturulması için büyük baskı yapıyorlar.

Rusya ve Çin ise savaşın iki taraf açısından da hezimete dönüşmemesini, belirli bir denge içinde gitmesini istiyorlar ve taraflar belirli bir yıpranma eşiğine gelince, masaya oturmaları için baskıyı arttırmayı düşünüyorlar. Eğer İran bir hezimete doğru giderse, savaş bölgeselleşebilir ve Çin belirli oranda müdahale etmek zorunda kalabilir. İsrail ağır bir hezimet yaşamaya başlarsa, ABD yönetimi üstünde, İsrail’i kurtarmak için baskı artar. Her iki durum da savaşı çığırından çıkarabilir. Bu nedenle Çin ve Rusya, İsrail’in İran’ı yenemeyeceğini anladığı ama ağır bir mağlubiyet yaşamadığı bir durumu, çatışmayı sonlandırmak için en uygun moment olarak görüyorlar.

· İsrail veya ABD, Ayetullah Ali Hamaney’e suikast yapabilir mi?

- Sanmıyorum ama İsrail’i yöneten ekibin çılgınlık derecesi elbette her ihtimali göze almayı gerektiriyor. Bununla birlikte, İran, Hamaney’i korumak için tüm olasılıkları hesaplamıştır. Şöyle denebilir, bu kadar komutanını koruyamayan İran, Hamaney’i koruyabilir mi? Bakın, değil 10-20, 100 tane komutan da ölse, yerlerine yenisi atanır. İran subaylarının her biri saha eğitimli kişiler. Askeri manada bir boşluk yaratmaz. Ama Hameney rejimin hem beyni hem kalbi. O hayatta kaldığı sürece, İran devleti her boşluğu doldurur.

Hamaney’i şehit etmeye yönelik bir çılgınlık, bütün bir bölgeyi kan gölüne döndürür, hatta dünyanın hiçbir yerinde İsrail ile iltisaklı bir kuruluş veya kişilerin güvenliği garanti edilemez. Hamaney’in ne anlam ifade ettiğini, Sünni dünyanın içinde yaşayan sıradan biri anlayamaz. Ama hele ki Muharrem’de böyle bir girişim olursa, sonuçlarını düşünmek bile istemiyorum. Bu yüzden, böyle bir girişime izin verilmeyeceğini düşünüyorum.

· Eğer İran’ın tüm nükleer santralleri çalışamaz hale gelirse, İran rejimi çöker mi?

- Net söyleyeyim, hiçbir şey olmaz. Hal-i hazırda bu santraller kullanılmıyor, İran bunların gücüne yaslanmıyor. Yıkılan bir şeyin tekrar inşa edilebileceğini İranlılar çok iyi bilir. Moğol süvarilerinin ezip geçtiği bir coğrafyadan bahsediyoruz. Büyük uygarlık birikimine sahip İran halkı, tüm yıkılanları yeniden yapar.

· Süreç nereye doğru evrilir?

- Eğer savaş şimdiki hızıyla sürerse, İsrail birkaç hafta daha dayanamaz. ABD’nin doğrudan müdahil olma seçeneğini dışarıda bırakırsa, önümüzdeki hafta itibariyle ABD ile İran arasında temaslar sıkılaşır, Rusya ve Çin’in baskısıyla çatışmalar son bulur. Eğer ABD savaşa girerse, o zaman bütün bir bölgeyi, Pakistan ve Hindistan’ı, dolaylı olarak da Çin ve Kuzey Kore’yi içine alan büyük bir savaşa doğru sürükleniriz. Dünyanın büyük bir hesaplaşma yaşama ihtimali birkaç yıl içinde çok büyük, ama İran-İsrail Savaşı’nın bu daha ilk perdesi. Topyekûn bir savaş için, birkaç yıla daha ihtiyaç var. Elbette bunun olması da zorunluluk değil ama emareleri mevcut.